PEŞİNEN söyleyeyim ki yazı kesinlikle türbanla ilgili değil. Sadece Türkiye’de kimilerinin çok başka bir gündemi de olabileceğini göstermek için atılmış bir başlık.Oana Çorat, Adana Çiftçiler Birliği Yönetim Kurulu’nun 3 kadın üyesinden biri.Adana’nın önde gelen tarım işletmelerinin başındaki 12 kadın çiftçi gibi baba mesleğini devam ettiriyor.Çorat ile geçenlerde İstanbul’da buluştuk.Birliğin, iki hafta önce Tarım Bakanı Mehdi Eker’in de katılımıyla düzenlemiş olduğu "Türk tarımında GDO’ların kullanımı" sempozyumunu konuştuk.Konu GDO, yani "Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar" olunca ilgimi çekti.GDO Türkiye’de doğru dürüst tartışılmayan bir mesele.Tarlalarda böyle tohumlarla yetiştirilmiş ürün var mı yok mu?Belli değil.Biz bunlarla besleniyor muyuz? O da belli değil.Birkaç vesileyle Tarım Bakanlığı yetkililerine bizzat sorduğumda "Türkiye’de kesinlikle GDO yok" cevabıyla karşılaştığımı da belirtmem gerek.Çorat, yazılarımdan GDO’lara karşı olduğumu bildiğinden benimle konuşmak istediğini söylüyor.Konuya hemen giriyor: "Biz çiftçiler GDO yani transgenik tohumlar kullanamıyoruz. Oysa Türkiye’ye ithal edilen mısır, soya, pamuk, kanola gibi ürünlerin büyük bir kısmı GDO’lu tohumlardan elde edilen ürünler. Üretimini yapamadığımız ürünleri ithal ediyoruz".TÜRK HALKI GDO TÜKETİYORİşte klasik bir Türkiye gerçeği daha.Üretemediğimiz şeyi ithal ediyoruz.Çorat’a göre, Tarım Bakanlığı her ne kadar "İthal ettiğimiz ürünlerde GDO yok" derse de Türk halkı bal gibi bu tür ürünleri tüketiyor.Adanalı çiftçiler de GDO’lu ürünler ekmek istiyor.Neden?"Çünkü ürünlere zarar veren böceklere karşı kullandığımız ilaçlar hem çevreye zarar veriyor, hem maliyetleri yüksek".GDO içeren tohumların bir özelliği de böceklere dayanıklı olmaları.Dolayısıyla böcek ilacı kullanmaya gerek kalmıyor.Örneğin pamuk için yılda 8 ila 10 kere yapılan ilaçlama ürünün maliyetini yüzde 30 oranında yükseltiyor."İthal edilen GDO ürünleriyle haksız bir rekabet ile karşı karşıyayız" diyor Çorat.Belli ki Adanalı çiftçiler bu GDO işine fena halde kafayı takmış.Zira Çorat’ın anlattığına göre, kendisinin de içinde bulunduğu bir ekip önce ABD’de Kaliforniya, Missouri, Mississippi, ardından İspanya’da GDO incemelerinde bulunmuş.Yıllardan beri GDO’yu tartışan Avrupa’nın 8 ülkesinde bu tür tohumların ekildiğini söylüyor Çorat."Bakanlık izin versin... Çukurova’da bir pilot bölge seçilerek GDO’ların kontrollü ekimi yapılsın" diye ekliyor.Peki bu mümkün mü?Sorunun cevabını uzun yıllardan beri GDO’larla ilgili araştırmalar yapan Sabancı Üniversitesi öğretim görevlisi Profesör Selim Çetiner veriyor. Tarım Bakanlığı’nın tam 10 yıldan beri hazırlayamadığı mevzuatPROFESÖR Çetiner Adana Çiftçiler Birliği’nin sempozyumuna da katılmış.Dolayısıyla Adanalı çiftçilerin taleplerinden haberdar."GDO’ya gözüm kapalı destek vermem. GDO’ları kapsayan ’Biyogüvenlik Mevzuatına’ uygun olarak yetiştirilebilir" diyor.İspanya GDO ekiyorsa bu mevzuat sayesinde.Geldik işin püf noktasına.Zira Türkiye tam 10 yıldan beri AB ile uyumu sağlayacak bu "biyogüvenlik mevzuatını" oluşturamıyor.Mevzuat oluşturulamadığı için GDO’lar böyle ruh gibi.Ne orada, ne burada ama her yerde.Çetiner’in verdiği bilgiye göre, genetiği değiştirilmiş ürünler başta ABD, Kanada, İspanya, Arjantin, Brezilya, Çin, Hindistan olmak üzere 22 ülkede yetiştiriliyor.ABD, Arjantin, Brezilya’nın ürettiğı soyanın yüzde 90’ı GDO.Kamuoyunun karşı olmasına rağmen AB yılda 32 milyon ton genetiği değiştirilmiş soya ve diğer ürünleri ithal ediyor.Gıda sektöründe kullanıyor.Çetiner, bu arada Türkiye’nin de ithal ettiği ürünlerde genetiği oynanmış ürünler olduğunu doğruluyor. AB, kamuoyunun endişelerini gidermek için "biyogüvenlik mevzuatı" çerçevesinde "Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi" diye bağımsız bir kurum oluşturmuş.Bu kurumun en önemli özelliği bilim insanlarından oluşması.GDO’ların, insan sağlığına zararlı olup olmadığına, risk taşıyıp taşımadığına karar veriyor.RTÜK gibi olursa işe yaramazPEKİ diyelim Türkiye 10 yıl sonra "biyogüvenlik mevzuatını" oluşturdu.Avrupa’daki gibi bilim insanlarından oluşan bağımsız bir kuruma kavuşacak mı?Profesör Çetiner karamsar bu konuda.Tarım Bakanlığı’nın hazırlamış olduğu "biyogüvenlik" taslağında benzer bir kurum var.Ama kurum bilim insanı yerine bürokratlardan oluşturulmuş.Yani bürokratlar karar verecek GDO’lar zararlı mı, değil mi diye."RTÜK benzeri bir kurum bilimsel denetlemeyi nasıl yapar" diye soruyor Çetiner halkı olarak."AB’ye uyum" diyoruz ama her konuda AB ile taban tabana zıt tutum sergiliyoruz.
Kaynak
2 comments:
GDO'lu ürünlerinin böcekleirni nasıl kovduğundan ve böylece daha az böcek öldürücü gerektiğinden bahsetmiş. Keşke böcek öldürücülerin GDO'lu bitkiler tarafından üretildiğine ve böylece bu böcek öldürülerin direk insan vücuduna girdiğinden de bahsetseymiş. Hatta bu öldürücülerin anne karnındaki ve yeni doğan bebeklerin için zararlarını uzun uzun açıklasaymış.
Bunun yanı sıra yazar bu ürünleri ihraç etmemiz gerektiğinden de bahsetmiş. Tek ekimlik olan bu bitkilerin türkiyenin tarımsal bağımsızlığınıda tehtid ettiğini de okuyucularına söyleseymiş.
Post a Comment