Wednesday, July 11, 2007


HER 50 SANİYEDE BİR ÇİFTÇİ İFLAS ETTİ


Abdullah AYSU

Yazı Dizisi: ÇÖKERTİLEN TARIM: Siyasi partilerin tarıma bakışı

Birgün 10.07.2007


AKP, Hükümet olduğundan bu yana geçmiş hükümetlerin bıraktığı yerden IMF ve Dünya Bankası (DB) politikalarını tarımda sürdürdü. "IMF, DB'nın tarımda yarattığı tahribatı onaracağım, onların çıkarttırdığı kanunları değiştireceğim" diyerek geçen seçim döneminde çiftçilerin gönlünü ve yüzde 50'sinin oyunu aldı. Ama hükümet olduktan sonra Türkiye tarımının tahribatına neden olan IMF, DB yapısal uyum reformlarını uygulamaya devam etti. IMF ve DB ile benzer politikalar öneren AB Ortak Tarım Politikası'nın İlerleme Raporları ile belirlediği yol haritası için yasal düzenlemeleri de eksiksiz olarak yaptı.
* * *
AKP halen tek başına iktidarda olan bir parti. Bu nedenle AKP seçim bildirgesinde, tarımsal alana ilişkin vaatlerinde, yaptıklarına çok, yapacaklarına az yer vermiş. Hükümette kaldığı süreçte yaptığı yasal düzenlemeler, uyguladığı politikaları anlatıyor AKP. Biz de AKP'nin bu anlattıkları üzerinden Türkiye tarımını geliştirdi mi yoksa bağımlı mı kıldı onu irdeleyip, sizinle paylaşacağız.


AKP DÖNEMİNDE İFLASLAR ARTTI


AKP; Siyasetinin merkezine insanı yerleştiren Adalet ve Kalkınma Partisi, "İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın" anlayışıyla yola çıkmıştır, diyor. Ancak tarım kesiminde bu anlayışını uygulamadı, uygulamadığından söz etmiyor. Tarımda AKP'nin kendisine özgü bir programı olmadığı gibi ülkenin tarım gerçeklerini belirleyip ona uygun çözümler oluşturma çabaları olmadı. Tarım sektöründe uyguladığı IMF, DB yapısal uyum programları ile AB Ortak Tarım Politikası İlerleme Raporları olmuştur. AKP hükümetinin uyguladığı bu politikalar sonucunda tarımda çalışan çiftçileri yaşatmadı, mesleklerini terk etmelerine neden oldu. Türkiye'de her 50 saniyede bir çiftçi iflas eder duruma geldi.


AKP; "Halkımızın ihtiyaçları doğrultusunda, artan nüfusumuza ve işsizlerimize istihdam imkânı oluşturmak temel önceliğimiz olmuştur. Sadece ekonomik değil, sosyal açıdan da büyük önem verdiğimiz istihdam sorununa, çok boyutlu bir perspektifle yaklaşılmıştır. Hükümetimiz döneminde; insanımıza aş ve iş imkânı sağlamanın ve sosyal sorunlara çare bulmanın sağlıklı bir ekonomik yapı ile mümkün olduğu bilinci ile, ranta dayalı ekonomik yapıdan üretime ve istihdama dayalı bir ekonomik yapıya geçilmiştir" diyor.


DOĞDUĞU YERDE DOYMAK


İnsanlar doğduğu yerde doymak isterler. Hükümet olan partilerin görevi de insanların doğdukları yerde doymaları için çözümler üretmektir. AKP'nin istihdama ilişkin söyledikleriyle hükümetliği döneminde tarım kesiminde uyguladığı politikalar tarım sektöründe istihdamı artırmadı, tersine istihdamı daraltan işlev gördü. Diğer deyişle, insanları doğdukları yerde doyurmadı. Köylerde yaşayanlara aş ve iş imkânı sağlamadı, aşından ve işinden etti. AKP bildirgesinde yazdığı; "Tarımsal istihdamda bir dönüşüm yaşanmış, 2002'de 7,5 milyon olan çalışan sayısı 2006'da 6,1 milyona düşmüştür" seçim bildir-gesindeki açıklamasıyla tarımda istihdamı azalttığını kendisi zaten kanıtlıyor!


AKP, seçim bildirgesinde; "2002-2006 döneminde, istihdamda sanayinin payı yüzde 19'dan yüzde 20'ye, hizmetlerin payı ise yüzde 46'dan yüzde 53'e yükselmiştir. Aynı dönemde, yapısal dönüşümü ifade eden bu süreç sonunda, tarım sektörünün istihdam içindeki payı 2002'deki yüzde 35 oranından, 2006'da yüzde 27'ye düşmüştür" diyor. Bildirgedeki bu açıklamasıyla istihdam daraltıcı politikalar izlediğini doğruluyor. Yapısal dönüşümünde çiftçileri yok eden çiftçilerin bırakmak zorunda kaldığı topraklar da şirketler, büyük toprak sahipleri ve değişik yapıların eline geçmiştir. Tarımdaki yarattığı tahribatı yine bildirgedeki şu cümleleriyle bir başarıymış gibi gösteriyor: "Tarım sektörümüzdeki verimlilik artışını ifade eden bu dönüşüm, çoğunluğunu kadınların oluşturduğu ücretsiz aile işçisi sayısını azaltmıştır" diyor. Gerçekten AKP'nin iddia ettiği gibi verimlilik arttıysa, ülke olarak biz gıdada kendimize yeterlilikten neden çıktık? Neden en çok tarımsal ürün ithalatını AKP döneminde yaptık?


ÖZELLEŞTİRMENİN DİĞER ADI: KÖYDEŞ


AKP;"Bilgi çağına ulaştığımız 21. yüzyılda yolu ve içme suyu olmayan, taşıma su ile ihtiyaçlarını gidermeye çalışan sabırlı insanımıza sahip çıkan Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, KÖYDEŞ ve BELDES projelerini devreye sokarak bu sorunlara kısa sürede çözüm getirmiştir. İktidarımız, bu projelere 2 yılda 4,5 milyar YTL'nin üzerinde kaynak tahsis ederek konuya ne derece önem verdiğini somut şekilde göstermiştir" Köylerin Altyapısının Desteklenmesi Projesi (KÖYDEŞ); Proje ile köy yolları, köy içme suları, toprak ve küçük su kaynaklarını geliştirme, köy kanalizasyonlarını gibi yatırımları projelendirme yolu ile desteklenmesi planlanmış ve illere göre belirlenen ihtiyaçlar üzerinden yatırımlar için ödenekler ayrılmıştır" diyor.


Kısa adı KÖYDEŞ olan bu yapıya yüklenen veya verilen görevler diyelim, geçmişte Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün kendisinin yürüttüğü yani ihale etmeden kendi olanaklarıyla üstesinden geldiği işlerdi. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kapatıldıktan sonra bu işlerin özel sektörce ihale yoluyla özel sektör tarafından yapılmasının önünü açan bir uygulamadır. 2 yılda ayrılan 4,5 milyar dolar ödeneğin de önemli bir bölümü özel sektörün kasasına gitmiştir. Bu hizmetleri Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü yapsaydı daha az harcamayla yapar devletin kasasından daha az para çıkardı.


AKP ayrıca KÖYDEŞ için bildirgesinde; "KÖYDEŞ projesi, uygulama alanında da bir yenilik getirmiştir. İktidarımız, sorunları merkezden çözme yerine mahallinde, yörenin şartlarını bilen vali ve kaymakamlarımızın önderliğinde, İl Özel İdareleri ve Köylere Hizmet Götürme Birlikleri (KHGB) aracılığıyla mahalli imkân ve kabiliyetleri en verimli şekilde kullanarak kısa sürede çözmeyi amaçlamıştır" diyor. KÖYDEŞ; Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün ihalesiz kendi olanaklarıyla yaptığı işlerin yani kamunun yürüttüğü hizmetlerin özelleştirilmesinin diğer adıdır, denilebilir.


DESTEK BÜYÜK TOPRAK SAHİBİNE


AKP;"Havza bazında rekabet gücünün yüksek olduğu ürün ve alanları belirleyerek, verilecek destekleri bu ürün ve alanlara yönlendireceğiz. Böylece, yörelerimize göreceli üstünlüklerine göre uzmanlaşmalarını sağlayıcı roller verecek, aynı zamanda üretim planlamasını gerçekleştirmiş olacağız" diyor.


Evet, AKP'nin bir havza çalışması var. Kamunun bugüne kadar olmayan üretim planlamasını uyguluyor olması bakımından iyi bir çalışma. Ancak Türkiye'yi tarımsal üretim konusunda havzalara ayıran bu planlamada desteklerin verilişindeki ölçütleri küçük çiftçileri dışlayan bir politika izlemesi nedeniyle iflas ettirici, büyük toprak sahipleri ile çok sayıda hayvana sahip olanları destekleyen yapısıyla büyük toprak sahipleri, büyük sürü sahibi ve şirketlerin gücüne güç katıyor olması nedeniyle adil değildir.


AKP; "Hayvancılık potansiyeli bulunan ve temiz çevreye sahip bölgelerimizde organik hayvancılık ve bunların ürünlerini işlemeye yönelik tesisleri destekleyeceğiz. Aynı anlayış, organik sebze-meyve üretiminde ve arıcılıkta da uygulanacaktır" diyor. Organik tarımı desteklemeyi hedeflemesi, öngörmesi olumlu bir yaklaşım olarak görülmelidir.


AKP; "Tarım-üniversite-sanayi işbirliğine önem vereceğiz. Üretici kooperatifleri gibi örgütlerin yaygınlaştırılmasını sağlayacağız" diyor. Tarım, üniversite işbirliğine önem vermesi onları buluşturması iyi bir yaklaşım. Bilimin tarımla buluşturulması düşüncesi önemli. Ancak bilim insanlarının "tarımı sanayiye hammadde üretsin" ile sınırlı gören bakışı kabul edilebilir değildir. Tarımın ve tarımcının geleceğini de bu "tek yola" sokmak akılcı hiç değildir. Böyle bir yaklaşım ve yönelim çiftçiyi sanayicinin marabası yapmaktan öteye taşımaz. Doğru olan üretimden pazarlamaya zincire çiftçileri örgüüeri aracılığıyla egemen kılacak bir örgütlenmeye katkı koyacak bir üniversite tarım işbirliği doğru ve geliştirici olur. AKP'nin öngördüğü tarım-üniversite-sanayi- işbirliğiyle sanayi kesimine ucuz tarımsal hammadde sağlama çabasından başka bir şey değildir.


AKP; "...kırsal alandaki biyolojik çeşitliliğin kullanımına imkân vereceğiz. Arıcılık, ipekböcekçiliği, kaz yetiştiriciliği gibi yöre koşullarına uygun ve rekabet gücü yüksek alanlarda destekler sağlayacağız" diyor.


Söylem güzel. Ancak AKP tek başına hükümet olduğu dönemde IMF, Dünya Bankası ve AB'nin isteğiyle sayısız yasa çıkardı. Ancak Biyoçeşitliliği koruyacak olan, Biyogüvenlik Ya-sası'nı çıkart(a)madı. Hazırladığı Biyogüvenlik Yasası biyoçeşitliliği koruyucu olmadığı ve ol(a)mayacağı için toplumsal muhalefet güçleri tarafından haklı olarak engellendi. AKP'nin arıcılık, kaz yetiştiriciliği ve ipekbö-cekçiliğine destek sağlama düşüncesi olumlu. Ancak bir yandan IMF'nin tarımı şirketleşti-ren politikasıyla AKP'nin aile tarımına desteği öngören bu yaklaşımı çelişir. Ne kadar gerçekleşir bekleyelim görelim.


DTÖ İSTEKLERİNE UYMA KOŞULLU


AKP;"Tarım sektörümüzün rekabet gücünü artırmak, sürdürülebilir yapıya kavuşturmak ve orta vadede uygulayacağımız politikaları net olarak ortaya koymak için iktidarımız, Tarım Stratejisi Belgesi'ni hazırlamış ve Tarım Çerçeve Kanunu'nu çıkarmıştır."


"Tarım Kanunu'nda, kapsamlı bir yaklaşımla biyolojik çeşitlilik, genetik kaynakların korunması ve biyogüvenliğin sağlanması, ürün konseyleri, sözleşmeli üretim, tarım havzaları ve kırsal kalkınma hizmetleri ile ilgili düzenlemelere yer verilmiştir" diyor.


Tarım Strateji Belgesi'nin temel stratejik hedeflerine bakıldığında şirketler çıkarına dünya ticaretinin anayasasını belirlemeye/hazırlamaya çalışan DTÖ'nün isteklerine uyma koşullu. Küresel kapitalizme entegre olmuş, tarımda serbest piyasayı benimsemiş olan AB OTP'sine uyum koşulu var. Desteklemelerde piyasa mekanizmalarını bozmayacak desteklemeler öngörülüyor. Gelişmiş ülkeler kendi çiftçilerini desteklemek ve piyasa mekanizmalarını bozmayı etkisiz kılacak olan yeşil kutu, kehribar kutu gibi kutular adı altında tarımlarını ve tarımcılarını desteklemek için yan yollar bularak desteklemeleri sürdürüyorlar. Bizim gibi ülkelerden de piyasa mekanizmasını bozacak olan desteklemelerden kaçınmamızı isteyebiliyorlar. Gelişmiş ülkelerin kendi tarımlarını desteklemeleri, az gelişmiş ülkelerden desteklememelerini istemeleri olan ikili hayat ne adil ne de eşitlikçidir. Bu adil ve eşit olmayan tarım kesimindeki bu ikili hayata diğer hükümetler gibi AKP de uymuştur. Bunun dışında destekler belirlenirken ödeme miktarı, şekli ve zamanının önceden duyurulması üreticinin tercih kullanması açısından doğru bir önermedir. Ancak AKP hükümetliği süresince böyle bir politika uygulamamıştır. Hiçbir desteği zamanında ödememiştir. Çiftçiye gecikmeli ödediği desteğe gecikme faizi ekleyerek ödememiş ama çiftçinin Tarım Kredi Kooperatifine olan borcunun gecikmelerine faiz uygulanmıştır.


AKP DESTEĞİ AB NORMUNUN 1/7'Sİ


AKP; "AK Parti iktidarı döneminde, Türkiye'de tarım sektöründe önemli gelişmeler sağlanmıştır. Tarıma verilen toplam destekler, 2002'de 1,8 milyar YTL iken, bu değer 2007'de 5,3 milyar YTL düzeyine çıkarılmıştır" diyor.


AKP hükümetinin de ondan önceki hükümetierin de tarım iyi destek veriyoruz demeleri doğru değildir. Türkiye'de hükümetierin tarıma verdiği destek AB destekleme ölçütlerine göre verilmesi gereken oranın 1/7'sidir. AB'ye girmeye aday olmuş bir ülke hükümetinin biz tarıma iyi destek veriyoruz demesi anlaşılır bir durum değildir. AKP hükümeti çıkardığı Tarım Kanunda tarıma destek oranlarını GSMH'nın yüzde ı'inin altında olamaz demesine karşın 2006'da AKP Hükümeti'nin tarıma verdiği destek yüzde 0,83 de kalmıştır. Kendi çıkardığı kanunun gereğini bile yapmamış olması söylemiyle örtüşmüyor.


AKP; "İktidarımız döneminde traktör satışlarında büyük artışlar kaydedilmiştir. 2002 sonuna kadarki 4 yıllık dönemde toplam satılan traktör sayısı 75 bin iken, 2003-2006 arasındaki 4 yıllık dönemde bu sayı 134 bine yükselmiştir" diyor.


Bu traktör satış rakamları yanıltıcıdır. Şöyle ki; iflas eden çiftçinin sattığı traktörün rakamı da bu sayının içindedir. İflas eden çiftçi eski traktörünü satıyor. Traktörünü sattığı aynı yıl gidip yeni traktör alıyor. Bundan bir sene kazanıyor. Çiftçinin aynı yıl içinde sattığı traktör sayısının verilen sayıdan düşürülmesi halinde çiftçi traktör almış değil, iflasından dolayı sattığının daha çok olduğu görülecektir. AKP traktör satış sayılarını maliyedeki alım satım vergilerin kayıtlarına dayanarak yorumluyor. Bu kayıtlar hem AKP'yi hem de halkı yanıltıyor.


AKP; "AK Parti iktidarı, tarımsal desteklerin üretim ve verimliliği artırmaya dönük olmasına önem vermiş, toplam desteklerin içindeki DGD payını yüzde 86'dan yüzde 40'Iara düşürerek ürün desteğini altı kat artırmıştır" diyor.


Desteğin veriliş miktar ve oranında bir artış olmuyor, olmadı da. Doğrudan Gelir Desteği (DGD) payının yüzde 86'dan 40'lara düşürülmesi arada kalan yüzde 46 oranının değişik ürün yelpazelerine dağıtıldı. DGD olarak toprağa değil de doğrudan ürüne dolayısıyla üretime bağlı destek verilmesi doğru bir destekleme politikasıdır. Ancak destekte bir artış olduğu doğru değildir. Henüz kanun olarak konulan yüzde 1 miktarında bir desteğe ulaşılamamışken desteği 6 kat arttırdık, demek yanıltıcıdır. Geçmiş dönemlerde tarıma verilen desteklerin GSMH'ya oranı AKP hükümeti döneminden az değildir. AKP hükümeti döneminde yıllık olarak tarıma verilen destek GSMH'nın sadece yüzde 0,83'dür.


AKP; "Petrol fiyatlarında meydana gelen artışın üreticiye yansıtılmaması için çiftçilerimize ilk defa mazot desteği verilmeye başlanmıştır" diyor.


AKP hükümeti mazot desteği vermiştir. Ancak rekabet halinde olduğumuz ve olacağımız ülkelerin yaptığı destekle kıyasladığımızda verilen destek yetersizdir. Bu seçimlere köylüye mazot desteği propagandaları damgasını vurmuştur. Mazotun litre fiyatının düşürülmesinin istenmesi iyi bir yaklaşımdır. Ancak tarımın tek üretim girdisi mazot değildir. Çiftçiler üretimi sürdürmek için kredi kullandılar ödeme güçlüğü içerisindedir. Tarımsal üretimde kullandıkları yüksek fiyatlı elektrik nedeniyle elektrikleri kesilmekte, TEDAŞ ile mahkemelik durumda. Gübre, ilaç, tohum fiyatları, gibi tarımsal üretimin en önemli girdilerinin fiyat artışı her yıl açıklanan ürün taban fiyatlarından daha yüksek olmakta, çiftçiler bu girdileri pahalı almak zorunda, buna çözüm üretil (e) memekte. Tohum, ilaç, gübre, fide, fidan, mazot, düşük faizli kredi, damızlık gibi girdilerin sübvanse edilmesine IMF, Dünya Bankası ve AB Ortak Tarım Politikası karşı. Hükümetler de onlar karşı diye yapamıyorlar. Sorun uygulanan politikanın tamamının değiştirilip değiştirilmeyeceğinde yatıyor. Yoksa sadece mazotun fiyatını şöyle yapacağım, böyle yapacağım gibi vaatleri ortaya atmak, çiftçinin yoksulluğuyla eğlenmek gibi oluyor. Bu çiftçiyi son derece incitici bir durumdur.


Tarımsal kredi miktarlarında artış ve faiz oranlarında düşüş olduğu bildirgede yazılmıştır. Tarımsal kredi faizlerin düşük olması iyi bir gelişme. Tarımsal kredi erişim koşullarının zorluğu göz önüne alındığında tarımsal kredilerden küçük çiftçiler değil büyük çiftçiler ve büyük toprak sahipleri yararlanabilmektedir, diyebiliriz.


KREDİLER DE BÜYÜKLERE AKIYOR


AKP; "Adalet ve Kalkınma Partisi, Türk çiftçisinin ağır ve kronik bir sorunu haline gelen müteselsil kefalet sistemini kaldırmış ve bundan dolayı hapis ve haciz durumuyla karşı karşıya kalmış olan 650.000 çiftçimizin mağduriyetini gidermiştir" diyor.


AKP hükümetinin almış olduğu bu karar yerinde bir karardır. Birikmiş bir sorunu tedavi edemediğinden dolayı keserek çözme yoluna gitmiştir. Yalnız tarımsal krediye erişim koşullarında küçük üreticiye kolaylık sağlayacak çözümler sağlanmaması halinde bu hastalık çiftçiler için yeniden başka bir biçimde ortaya çıkacaktır ve bu kez hastalık ölümcül olabilir. Çiftçiler de ardı ardına iflaslar yaşanabilir.


AKP hükümetinin Tarım Satış Kooperatifleri ve Birliklerine destek vermemesi ve yasasını çiftçiler ve örgütleri çıkarına değiştirip düzenlememesi çiftçileri ve örgütlerini zor durumda bırakmıştır. FİSKOBİRLİK ve fındık üreticileri ile MARMARABİRLİK ve zeytin üreticileri bu zorluğu geçtiğimiz yıl yaşayan örgütler ve üreticiler oldu. Bu nedenle kooperatifleri destekledik sözleri ve söylemleri eksiktir, doğruları yansıtmıyor.


AKP; "Tarım sektöründe yıllardan beri yaşanan; pazarlama, ürünlerin tasnifi, paketlenmesi, pazarın uygun olduğu zamanlarda piyasaya arz edilmek üzere depolanması gibi sorunlar dikkate alınarak, çiftçilerimiz tarafından hazırlanan işleme, paketleme, soğuk hava deposu, mısır kurutma vb. teçhizat içeren kırsal kalkınma projelerine yüzde 50 ila 75 arasında değişen oranlarda hibeler verilmiştir" diyor. AKP hükümeti bu tür yardım ve desteklerde bulunmuştur. Daha da geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması gerekmektedir. Ayrıca bu destekleri kooperatifler aracılığıyla vermesi halinde çiftçilerin kooperatif çatısı altında toplanmasına katkı koymuş olur. Kırsal kalkınma projelerinin öngördüğü faaliyetlerin kooperatiflerle yürütülmesi daha yararlı olur.


YARIN:AKP için başarı, TİGEM'leri işletmeyerek kiraya vermek!

No comments: