Wednesday, July 11, 2007


BİR ÇİFTÇİ PARTİSİNE Mİ İHTİYAÇ VAR?


Yalnız sektörün kendisi değil, bütün ülke uymacı tarım politikaları yüzünden kan ağlar durumdayken, partilerin seçim beyannamelerini incelediğimizde maalesef tarımla ilgili ortalık güllük gülistanlık görülüyor. Tarımı sanayiye kurban etmemek gerektiğini ifade eden tek bir lider yok.

KAAN BENLİ
Radikal / 10.07.2007

Türkiye'de ilk kez partilerin seçim beyannameleri, medya ve sivil toplum örgütlerince titizlikle incelemeye alındı. Bu, Türkiye siyaseti için not düşülmesi gereken önemli bir aşamadır. Zira bu beklenmedik sınava hazırlıksız yakalanan partilerinin tümü şimdi sınıfta çakmış olsalar da, bir sonraki seçimde çok daha içi dolu seçim beyannameleriyle karşımıza dikilecekler. İşte o zaman hangi partinin hangi politikalara ve nasıl öncelik vereceğini somut olarak bilecek, aralarında sağlıklı kıyaslamalar, ölçmeler yapabileceğiz. Bir bütün olarak bu partilerin neye hizmet ettiğini anlama şansımız olacak.


Siyaset paparazzilerinin takipçisi olmak, komplo teorilerinden ideolojiler edinmek yerine, siyasi parametreleri, politikaları rasyonalite ekseninde tartışmak fırsatını bulacağız. Bu aslında bu ülkenin insanlarının 2001 krizinden beri hazır olduğu bir düzeydir, ancak Türkiye'de yönetenlerin yönetilenlerden muhafazakâr olması da âdettendir. Aynı nedenden kronik bir 'Dereye su gelene kadar kurbağanın gözü patlar' durumundan mustarip olup, ıskalanan fırsatlar için asla karalar bağlamayız.

Akut rahatsızlık


Siyasi partilerimiz ülkenin akut rahatsızlığı 'tarım dokusunun geri dönülmez bir biçimde çözülmesine' ramak kalmışken, bu olgunluğa erişmiş olsalardı gerçekten çok iyi olurdu. Yalnız sektörün kendisi değil, bütün ülke uymacı tarım politikaları yüzünden kan ağlar durumdayken partilerin seçim beyannamelerini incelediğimizde maalesef tarımla ilgili ortalık güllük gülistanlık görülüyor. Söylemleri bunun aksi olsa da bütün partilerin tarım ve kırsal kalkınmayla ilgili neredeyse kelimesi kelimesine aynı şeyleri seçim beyannamelerine serpiştirmelerini başka nasıl yorumlayacağız? Demek ki sektörün ve ülkenin sorunu o kadar açık ki, her parti aynı çözümleri ya da vaatleri önermeyi uygun buluyor. Böyle bir ahenk sevinilecek bir şey olmalı. İktidarın geçen dönemdeki politikaları demek ki gayet isabetli ki, hiçbir muhalefet partisi o çizginin dışında bir alternatif getirmiyor. Türkiye'de hangi konuda böyle geniş bir mutabakat var acaba?


Ya da hangi konunun böyle mülayim muhatapları var?


Hiçbir kitle partisinin tarımla ilgili farklı bir ses vermemesi aslında çok manidar. Göreli olarak şimdiye kadar Türk çiftçisine en yakın durmaya çalışan Demokrat Parti'nin her fırsatta 'Bize siz köylü partisisiniz, çiftçi partisisiniz diyenler var, biz böyle olmaktan gurur duyarız' söyleminin semantik çözümü mesela, bu durumu gayet iyi özetliyor. Demokrat Parti böylelikle 1. Biz yalnız çiftçi partisi, köylü partisi değiliz diyor, 2. Çiftçilerin ve köylülerin bu ülkede işi zor diyor, 3. Bu tarımdan emek yoğun sanayiye geçişin sancısını azaltmayı hedefliyoruz, diyor. Başka bir okuma ile biz de AKP, CHP, MHP gibi tarımdan geçinen nüfusu azaltacağız, istemeye istemeye de olsa, büyücek bir kısmınızı önce yoksul sonra işsiz bırakacağız, köyünüzden koparıp kentlerde toplayacağız diyor. Aynı yöntemle, yani söylenmeyenlerden yola çıkarak partilerin seçim beyannamelerinde tarım politikalarını şöyle bir gözden geçirdiğimizde, gerçekten aşağı yukarı aynı şeyleri söylediklerini görüyoruz. Aynı nedenle politikacılar ne zaman tarım tartışsa iş 'Sizin zamanınızda çiftçi şu kadar fakirleşti, bizim zamanımızda destekler bu kadar arttı" noktasına gelip tıkanıyor. Bunun ötesinde dağarcıkta konuşulacak hiçbir şey yok, çünkü aynı nedenden mesele geniş kitlelere de yansıyamıyor. Tarım politikalarının aslı bu ülkede şimdilik ancak çiftçi örgütleri platformlarında, STK'ların içinde tartışılabiliyor.

Partilere bakış


Oradan siyasete soyunan temsilcilerin neden partilerden gerekli ilgiyi görmediği ise siyasi partilerin tarıma bakışı ile ilgili önemli ipuçları veriyor olmalı. Seçim beyannameleri de aynı tip bir barometre, sözgelimi bu dokümanları incelediğimizde öncelikle partilerin hepsinin sektörde örgütlenmeyi arzu ettiklerini görüyor, ama bunu hangi yollarla teşvik edeceklerini asla anlayamıyoruz. Örgütlü birliklerin nasıl bir kompozisyon içinde olmasını düşündüklerini, bu organizasyonlarla iktidarı nasıl paylaşacaklarını, modern zaman kahramanları küçük çiftçi birliklerine ne gözle baktıklarını bildirgelerinde göremiyoruz. Bu halde bunu gerçekten isteyip istemediklerini de ölçmemiz mümkün değil.


Öngördükleri yapı içerisinde, yani tarımdaki, kırsaldaki nüfusun azaltılması sürecinde, karşılarında örgütlü, güçlü üreticileri neden arzu etsinler ki bu partiler? Böyle bir durumda tarımdaki nüfusu şu kadar azalttık diye nasıl böbürlenebilecekler? Yüzlerce senelik Anadolu tohumlarının yok olmasına nasıl seyirci kalacaklar? Üreticiyle tüketici arasındaki o kapitalist seti nasıl desteklemeye devam edecekler? Lafı dolaştırmayalım o beyannamelerde yapılacağı söylenenler, aslında tarımda her kesimin yakındığı konulara öylesine bir değinmekten ibaret. İşçimiz, köylümüz, dedikten sonra yutkunup esnafımız, sanayicimiz, dul ve yetimimiz diye devam eden retoriği andırıyor. Hepsini söyleyelim ki bir oy bile kaçmasın mutat alışkanlığı bu.


Ya da bu partiler tarımda çalışan nüfusa sinek ikilisi muamelesi çekiyorlar deyip geçelim.

'Kırsal kalkınma'


Kırsal kalkınmaya taraftar olduklarını söylüyor, bunun nasıl olacağına, bunun için ne gibi kısa ve orta vadeli planlar hazırladıklarına dair en ufak bir şey söylemiyorlar. Kırsal kalkınmanın neden gerektiğini de muhtemelen kırmızı çizginin ardında görüyorlar. Kırsal kalkınma gerekiyor, çünkü tarımdan atılan nüfus şehirlerde, şehir ve kır arasında üçüncü bir yapı oluşturdu ki, bununla ne şehirde, ne kırda başa çıkılamıyor artık. Meselesi bu olan, bunun üzerine politikalarını biçimlendiren tek bir parti yok.


Tarımı sanayiye kurban etmemek gerektiğini ifade eden tek bir lider yok. Postmodern zamanlarda Batı'da sanayiden tarıma dönüş başlamışken, bizimkiler sanıyorlar ki bir an önce tarımdan sanayiye geçmek zorundayız. Buna karşın tarımdaki nüfusa iktidarları süresince nasıl bir demografik yol izlettireceklerine dair ağızlarını bıçak açmıyor.


Organik tarım söylemi var beyannamelerinde, ama bununla ilgili, yani emek yoğun, yerküre ile barışık bu tarım biçiminin genel tarım politikaları içinde ağırlığının ne olacağıyla ilgili en ufak bir ipucu vermiyorlar. Aralarında kırsal kalkınmayla ekolojik tarım arasında ilişki kurabilen bir parti var mı, bilemiyoruz. Yeşil politikaların bunca güçlü olduğu AB ülkelerinin dibinde bu politikalardan hiç etkilenmeden öylece kalmak aslında hiç kolay iş de değil yani.

Küresel ısınma


Kürenin gündemine bunca yabancı kalmak bir şey yapmamakla olmaz, ayrı bir çaba gerektirir. Mesela küresel ısınma dolayısı ile yaşayacağımız iklim değişikliği ve kuraklık için ne gibi önlemler alacak bu partiler, cevap yok. Bununla ilgili hiçbir şey yazılı değil. Yoksa seneye her şey normale dönecek diye mi düşünüyorlar? Neden ortadan kaldırıldığı halen anlaşılamayan ve herkes istediği halde neden bir türlü kurulamadığı da ayrı bir muamma olan toprak-su teşkilatıyla ilgili bu suyun tükendiği günlerde hiçbir partinin bir politikası yok. Bu detayın unutulduğunu, gözden kaçtığını tahmin etmek ise zor değil. Birisinin aklına gelse olasılıkla beyannameye yazdırıp geçecekti. O halde bu partilerin tarım politikalarına gerçekte nasıl güveneceğiz?


Bu sayfada daha önce 'tarımda en büyük eksik entelektüel birikim' demiştik, bununla ilgili pek çok olumlu olumsuz eleştiri de gelmişti doğrusu. Belki de bunun yanına bu seçimde Türkiye'de en büyük eksiklik bir çiftçi partisi diye eklemeliyiz artık. Onlarca tarımcının, çiftçinin, tarımla ilgili ekonomistin, sosyoloğun endüstriyalist partilerin içinde eriyip gitmesi ancak böyle önlenebilirdi. Küçük çiftçilerin bu ülke için taşıdıkları büyük yükün önemi belki biraz anlaşılabilirdi. Maalesef Yeşillerin henüz yer almadığı bir mecliste, en azından Bulgaristan'da Macaristan'da, Hırvatistan'da olduğu gibi sanayi temelli değil tarım temelli üretimi önceleyen bir parti olmalıydı. Aynı kafada giderek, gitgide yeni politikaların üretilmesi gereken bir dönemin sonuna yaklaşıyoruz.


Kaan Benli: Araştırmacı yazar

No comments: