Thursday, May 10, 2007

ÇİFTÇİ KARASABANINA DÖNÜYOR


Ahmet Atalık
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası
İstanbul Şube Başkanı


İnsanoğlu biraz ihtiyaçtan biraz da bazı şeyleri keşfetmeye başlayarak yerleşik düzene geçmeye, toplayıcılık ve avcılığı bırakarak yerinde bitkisel ve hayvansal üretime başladı. Yem bitkilerini münavebeye sokarak nadası ortadan kaldırdı ve böylelikle 14. yüzyılda tarım devrimini gerçekleştirdi. Buradan elde ettiği birikimle 18. yüzyılın ortalarında endüstri devrimini gerçekleştirdi. Zamanla endüstriyel faaliyetlerin çeşitlenmesi 18. yüzyılın sonlarına doğru tarıma da yansımaya başlayarak endüstriyel tarımın ilk temelleri atılmış oldu. Teknolojinin ilerlemesi ile de tarımsal mekanizasyon daha da gelişti. At, öküz ve ineğin çektiği karasabanın yerini daha modern ve güçlü fosil yakıtlarla çalışan araçlar almaya başladı. Sürülebilen alanların genişlemesiyle de tarım küresel ısınmaya neden olan faktör olmaya ve %12.5’luk pay ile dördüncü sırayı almaya başladı.

Ülkemiz ölçeğinde kendini 1980’li yılların başlarında göstermeye başlayan neoliberal politikalar tarımda bir takım gerilemelerin başlangıç noktasını oluşturmaya başladı. O yıllarda 80 milyon olan büyük ve küçük baş hayvan varlığımız 40 milyona indi. Tarımsal kamu yönetiminde yaşanan değişimler ve desteklerde görülen azalmalar kırsal alan nüfusu ve tarımsal üretimde önemli gerilemelere yol açtı. Bu süreç içinde bulunduğumuz dönemde kendini daha bariz hissettirmeye başlamıştır. 1980-2004 yılları arasında tarımsal nüfustaki azalma 1 milyon kişi iken 2004-2005 yılları arası bu azalış 1.4 milyon kişiye ulaştı. Yaklaşık 400 bin hektar (4 milyon m2) alan artık ekilmemektedir.

Avrupa Birliği (AB) ilişkileri çerçevesinde de sürekli tarım nüfusunun azaltılması gündeme gelmektedir. Türkiye’nin tarım nüfusu %28.5, kırsal alan nüfusu %33’tür. AB’nin tarım nüfusu %5-6 civarındadır. Kırsal alan nüfuslarına bakarsak Romanya’da %46, Portekiz’de %45, Yunanistan, Polonya, Finlandiya’da %38, Macaristan’da %35, İtalya, İsviçre’de %33’tür. Görüleceği üzere Avrupa’da yer alan pek çok ülkenin kırsal alan nüfusu bizden fazladır. Buradaki tarım nüfusu daha cazip iş olanakları yaratılarak diğer sektörlere kendi istekleri ile kaymıştır. Türkiye’de ise köylü adeta toprağından zorla koparılmakta ve işsiz bırakılmaktadır. Tarım nüfusunun azaltılması ülkemizde kırsal alanda kimsenin kalmaması anlamına gelmektedir.

Ülkemizde köylünün tarımsal faaliyetini sürdürmesi oldukça zorlaşmıştır. Her geçen gün tarımsal girdi fiyatları artarken köylünün ürününün değeri gerilemektedir, köylü yoksullaşmaktadır. Ürün bazında köylünün mazot ve traktör alım gücü her geçen gün azalmaktadır.

Çiftçi 1 litre mazotu 2002 yılında 4 kg buğday, 16,5 kg şeker pancarı, 1,7 kg pamuk, 2,9 kg ayçiçeği, 0,28 kg tütün satarak alabilirken 2006 yılında 6 kg buğday, 26,1 kg şeker pancarı, 2,8 kg pamuk, 4,8 kg ayçiçeği, 0,4 kg tütün satarak alabilmiştir.

Traktör almak için 2002 yılında 56 ton buğday, 229,8 ton şeker pancarı, 23,6 ton pamuk, 40 ton ayçiçeği, 4 ton tütün satarken 2006 yılında 69,4 ton buğday, 303,3 ton şeker pancarı, 32,3 ton pamuk, 55,7 ton ayçiçeği, 4,7 ton tütün satmıştır.

Her geçen gün ağırlaşan koşullar altında köylü ya toprağını terk etmekte ya da hayatının kalan kısmını toprağından ayrılmadan geçirebilmek için ve tüm olumsuzluklara rağmen karasabanına yönelerek inatla üretmeyi sürdürmektedir.

No comments: