Wednesday, May 23, 2007

HERSEK DELTASI KATLİAMI



Can SAN
Gazeteci


“Yalova- Altınova Tersane Girişimcileri Sanayi ve Ticaret A.Ş tarafındah Yalova ili Altınova ilçesinde, batıda Çavuşçifliği Köyü, doğuda ise Hersek Burnu’na kadar olan (Çavuşçifliği-Subaşı-Hersek) 4,5 km’lik sahil şeridinde deniz dolgusu ve tersaneler alanı kurulması planlanmaktadır.”

Altınova tersane girişim A.Ş’nin hazırlattığı Çevre Değerlendirme Raporu (ÇED) böyle başlıyor ve ‘dananın kuyruğu’ kopuyor. Türkiye’de tarım arazileri üzerinden sanayi hamlesi Marmara kıyılarında ‘seyrediyor’ Hersek Deltası’nın alüvyonlu zengin tarım topraklarının en büyük dilimi tersane arazisi olarak seçilen Subaşı beldesinde. Yalova’nın toplam tarım alanı 264.702 dekar. 40 şirketin yer aldığı tersanenin “yaslandığı” tarım alanı ise bu toplamın yarısı; 113.174 dekar ve tersane bitip çalışmaya başladığında Hersek Deltası yok olacak.

Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın ‘onay’ verdiği projeye göre 4.5 km uzunluğunda sahil 300- 500 metre genişliğinde 2.2 milyon metrekare toprakla doldurulup üzerine tersane kurulacak. Subaşı- Altınova kıyılarında dolgu çalışmaları son hızla devam ediyor. Subaşı belde belediyesi ve yöredeki çiftçiler ise nektarin, elma, erik, kivi üretiminin yapıldığı topraklarının ellerinden uçup gitmemesi için dişe diş mücadele ediyor. Subaşı Belde Belediyesi Başkanı Ali Ekber Fidan Danıştay’a başvurarak kendi sınırları içerisinde süren dolgu çalışmasını ‘şimdilik’ durdurdu. Yalova Vali’si Yusuf Erbay projeyle Yalova’nın gurur duyması gerektiği görüşünde yerel basına verdiği demeçlerde “bu Yalova’nın güç gösterisi’ diyor. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ve Gemi Mühendisleri Odası uzmanları tarafından hazırlanan ‘Yalova Subaşı Tersane Bölgesi’ raporu ise ‘tersane’ yerinin yanlış seçildiğini ‘bilimsel’ verilere dayanarak açıklıyor ve karşı çıkıyor. Tema’nın Yalova’da yaşayan onursal Başkan’ı Hayrettin Karaca, Yalova Mimarlar Odası, ANAP, DYP,CHP İl Başkanları yöre çiftçileri ve duyarlı vatandaşlar tersane girişimine şiddetle karşı.

ÖNCE DEPREM KONUTLARI…..

Subaşı Yalova’dan Kocaeli’ne gidişin 20 km.sinde. Ana yoldan içeri kıvrılıp kivi, nektarin, elma bahçelerinin arasından Subaşı belde’sine varıyorsunuz. Subaşı 1935 yılında Bulgaristan ve Romanya göçmenleri tarafından kurulmuş. Devlet göçmenlere 7.5 dekar arazi vermiş ve Subaşı’nda hayat başlamış. Köy 1992 yılında belde olmuş. Subaşı Belde’si yıllardır plansız ve çirkin bir sanayileşmenin sürdüğü Yalova’nın son kalan tabiat parçaları arasında. Hersek Deltası’nın Marmara’ya açıldığı bölümde yer alan sevimli beldenin 17 Ağustos depreminden bugünlere derdi bitip tükenmiyor. Depremin yaralarını sarıp ayağa kalkarken ‘artçı’ darbe sallamış. Ama tabiat değil devlet yapısı darbe. Sahilde deprem sonucu yıkılan site sahipleri için yapılan yüzlerce konut için Subaşı meyve bahçelerine ‘piyango vurmuş’ Yazlıkçıların yeni konutları binlerce dekarlık meyve bahçesini silip süpürmüş. Konutlar beklentileri karşılamış mı ? Hayır. Site sakinleri evler deniz kenarında olmadığı için yeni yapıları ‘tutmamış’. Yazlıkçılar konutlara uğramıyor. 10 bin konutluk sitede toplam 1000 kişi oturuyor.

‘DİYETİMİZİ ÖDEDİK’ DERKEN..

Subaşılılar dertler bitti diyetimizi de ödedik…! derken bu sefer darbe kıyıdan geliyor. 40 işletmenin yer alacağı tersane işleyip çalışmaya başladığında neler olacak? Tersane girişimcileri her ne kadar biz tarım topraklarına ilişmeyeceğiz, tersaneyi doldurduğumuz kıyı şeridinde inşa edeceğiz’ deseler de kazın ayağı öyle değil. Yaklaşık 10 bin kişinin çalışacağı günde 1000 aracın girip çıkış yapacağı dev tesis bir süre sonra örneğin yeni yollar ve yan sanayi gibi yeni yatırımlara ihtiyaç duymayacak mı? (Tersanecilerin raporunda ‘işletme aşamasında alana günde yaklaşık 250 kamyon, 400 özel araç, 200 otobüs 40 treyler olmak üzere 890 civarında araç girişi olacak.’yer alıyor)

HEP AYNI FORMÜL

Nitekim TMOBB Raporunda bu konuyu ayan beyan ortaya çıkarıyor; ‘İmar planında ve ÇED Raporu’nda tersanede yer alacak sanayi, yan sanayi ve inşa aşamasında çalışanların yerleşimine ilişkin bir öngörüde bulunulmamıştır.Yatırımın dolgu,inşaat ve işletmeye geçiş aşamalarında; konut, sosyal ve kültürel hizmetler, ticaret, ulaşım, altyapı amaçlı yerleşim alanlarına ihtiyacın ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bu durum yeni ve plansız bir gelişmenin kışkırtıcı unsuru olabilir’ Türkiye’nin verimli tarım topraklarının ‘ yokedilmesi’ hep bu formüle göre işliyor. Bilimsel kiriterleri hiçe sayan sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, kamuoyunun görüşüne değer vermeyen isteğe uygun ÇED Raporu hazırlatılıyor. Hükümet ‘istihdam yaratıyoruz’ öngörüsüyle yarım yamalak raporu onaylayıp izni veriyor. Tesisler kuruluyor ve tarım arazisi yokoluyor. Bursa, Adapazarı, Mersin, Adana, Gaziantep, İzmir, Antalya, Anamur, Bodrum vb birçok ilde bir daha asla geri kazanılamayacak değerde birinci sınıf tarım arazisi aynı yöntemle yokedildi. Ve kıyım devam ediyor.

DOĞRU DEĞİL ‘UCUZ’ YER

Tersane Girişimcileri tarafından hazırlanan ‘Gerekçe Raporu’nda 4,5 kilometrelik kıyı şeridi boyunca uzanan alanın deniz içerisine doğru ortalama 300-500 m. genişliğinde kıyı kenar çizgisi içerisinden (sahilden) denize doğru toprak yığarak dolduruluyor. Doldurulan 180 ha genişliğinde bu alana tersane inşa edilecek. Girişimciler kıyı kenar çizgisi dışında kalan yerlerin devletin tasarrufunda olduğu, dolayısıyla mülkiyete konu olmadığı ve herhangi bir kamulaştırılma işlemine gerek olmadığı savından hareket ediyor ve burasının seçilmesinin asıl nedenini ‘açık’ ediyorlar. TMMOB Raporu bu konuya açıklık getiriyor ve ‘arazinin mülkiyete konu olmadığı saptaması tersane girişiminin doğru yer değil ucuz yer peşinde olduğunu ortaya çıkartıyor’ diyerek niyetin ne olduğunu ayan beyan gösteriyor.

PİKNİK ALANI ÇED’E GÖRE SAZLIK- BATAKLIK

ÇED raporunda tersane inşaat bölgesi sazlık bataklık olarak gösteriliyor. Bu da raporu hazırlayanların bölgeyi kamu yararına değil tersane yararına incelediği görüşünü kuvvetlendiriyor; Neden? Çünkü 4,5 km’lik sahil ve arkasındaki bahçeler yaz aylarında Yalova başta olmak üzeri ve çevre il, ilçelerden gelen halkın piknik alanı. Bataklık-sazlık nereden çıkıyor? Hersek deltası’nın içerisinden geçen Yalak Deresi’nin kıyılarında oluşan sazlıklar ÇED raporundaki sazlıklar. Bataklık ise kış aylarında Yalak Dere’nin taşkını sonunda oluşan su birikintileri. ÇED raporunda sazlık bataklık tanımlaması bölgeye karakteristik özelliğini veren Hersek Deltası’nın gözden düşürülmesini amaçlıyor.

DELTA NASIL YOKEDİLİR…..!

Her şey bir tarafa tersanenin inşaatına konu olan arazi Hersek Delta’sının ‘üzerine oturuyor’ olması doğa katliamının en önemli göstergesi. Tersane Hersek Delta’sının denize açıldığı ‘kritik’ noktada inşa ediliyor. Deltanın denize uzandığı alanda denizin çok sığ olması deltanın deniz içerisine doğru oluşturduğu etkiden kaynaklanıyor. ‘Kritik’ noktayı açalım ; Deltanın içerisinden akan ve deltayı oluşturan Yalak Deresi binlerce yıl alüvyonlu toprakları getirip SUBAŞI bahçelerine yığmış, artanınıda denize taşımış. Bölge toprağının verimi buradan kaynaklanıyor. Yalak Deresinin debisi kış aylarında hızlanıyor. Havza geniş bir alana sahip olduğundan bölge özellikle kış aylarında taşkın riski altında bulunuyor. Zaman zaman meydana gelen taşkınlarda ise bağ bahçeleri su basıyor. Bu risk bugüne kadar sorun yaratmıyor aksine verimi artırıyor. Bugünden sonra işler tersine dönecek. Yalak deresi’nin doğal hareketinin önüne set çekilecek. Tersane taşkın riskinden korunmak için Yalak Dere’sinde taşkını önleyici setler inşa edecek. Tersane inşa planında bu girişimler yer alıyor. Girişimçiler istedikleri kadar biz araziye zarar vermiyoruz deselerde bu iddianın külliyen yanlış olduğu TMMOB raporunda da açık seçik yer alıyor. Raporda ‘Bu alanın taşkından korunması için dere yatağının kanal ve benzeri yapılarla düzenlenmesi, alanın yapısını tamamen bozacak niteliktedir’
Deltanın 2.2 milyon metrekare toprakla doldurulması ikincisi taşkın önleyici yapılar Hersek Deltası’nı delta yapan doğal rezervleri devredışı bırakacak ve Hersek Deltası Türkiye doğa tahribatı envanterinde yerini alacak.

--------------------------------------------------------------------------------

‘NAZIM PLANINDA TERSANE YOK’

Subaşı’nda tarım arazisi katliamına “dur” demek için Subaşı Belde Belediye Başkanı aynı zamanda Ziraat Mühendisi Ali Ekber Fidan ve eşi Ziraat mühendisi Filiz Fidan deyim yerindeyse canla başla çalışıyor. Belediye Başkanlığı öncesi Yalova Bahçe Kültürleri Enstitüsün’de görev yapan karı koca ziraatçi çift Subaşı topraklarının ‘altın’ olduğunun bilincinde. Tehditler, yıldırma politikaları onlara ‘vız’ geliyor. Subaşı halkı ve çiftçiler de onlara destek veriyor. Subaşı belde’sini ve Tersane girişimini Belde Belediye Başkan’ı Ali Ekber Fidan’a sorduk.

Subaşı’nın kuruluş hikayesini kıssadan sizden dinlesek..?

Subaşını Romanya ve Bulgaristan’dan gelen göçmenler kuruyor.1935 yılında Türkiye’ye gelen göçmenlere hükümet 7,5 dekar arazi veriyor ve yaşam başlıyor. Köy 1992 yılında belde oldu.

Ne ekilip biçiliyor?

Subaşı yalova’nın en zengin tarım arazisine sahip. Subaşı’nda 9000 dekarlık alanında 7bin 500 dekar 1ve 2. sınıf tarım arazisi olarak halen çiftçilik yapılıyor. Geçmişte buğday, ayçiçeği,mısır tarımı yapılmış. 1995’ten sonra Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü’nün büyük desteğiyle yörede öncelikle seracılık ( kesme çiçek ve süs bitkileri) yanı sıra elma, armut erik, nektarin, erik, şeftali yetiştiriciliği başladı. Meyve üretimiyle birlikte köyün geliri arttı. Makinalı tarıma geçildi. 2001-2002 yılında Anadolu Kalkınma Vakfı, Valilik Kivi yetiştiriciliğine önayak oldu. Yöremizde kivi yetiştiriciliği hızla gelişti. Türkiye’nin en kaliteli kivi’si Subaşı’nda yetişiyor.

Tersane girişimi nasıl başladı?

Ak Partinin seçim vaatleri arasında Yalova’ya tersane inşası yer alıyordu. Seçimden sonra Subaşı’nda kurulu bulunan Altıntaş Mermercilik (Arintaş) girişimiyle tersaneciler Yalova Altınova Tersane Girişimcileri A.Ş’yi kurdu. 40 şirketten oluşan şirket4,5 kilometrelik kıyı boyunca denizi 300-500 mt doldurarak tersane yapmaya soyundu. ÇED raporunu hazırlayıp Bayındırlık ve İskan bakanlığı’na başvurdular. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı 29.12.2004 tarihinde Subaşı Belediye’sinden görüş sordu.

Ne cevap verdiniz?

Subaşı Belediye’si 24 .12.2003 tarihinde İller Bankası kanalıyla nazım imar planı çıkarttı. Bu plan belediye meclisimizce onandı. Bizim nazım planımızda tersane yer almıyor. Biz bakanlığa ‘olumsuz’ görüş bildirdik. Ancak Bayındırlık ve İskan Bakanlığı bizim nazım planını ‘elinin tersiyle’ bir kenara iterek tersaneye ‘ yeşil ışık’ yaktı. Kıyı kenar çizgisi devletin tasarrufunda olduğu için bakanlık buna dayanarak tersane girişimcilerinin 1/1000’lik dolgu imar planını onayladı. Bu gelişmeler sonunda yöredeki 250 çiftçi dilekçeyle Yalova Valili’ğine başvurdu ve tersaneye karşı çıktı. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, CHP,ANAP,DYP, Yalova Ziraat Odası, Yalova Mimarlar Odası, Yalova İnşaatçılar Odası, Tema tersane yapımına karşı çıkıyor.

Tersane girişiminde gelinen yer neresi?

Bayındırlık ve İskan Bakanlı’ğı karşı görüşleri dikkate almadı. Yalova Vali’si Doç Dr Yusuf Erbay girişimi destekliyor. Tersanenin yapılacağı kıyı şeridinin büyük bir bölümü sınırları içinde bulunan Altınova Belediye’si ve Belediye Başkanı Metin Oral’da tersaneye karşı çıkmıyor. Çünkü Altınova Belediye’sinin kıyıdan başka kaybedeceği tarım toprağı yok. Girişimciler desteği arkalarına alınca önlerinde Subaşı Belediyesi’nden ve çiftçilerden başka ‘pürüz’ kalmadı. Kıyıda dolgu çalışmaları başladı. Biz kendi payımıza düşen kıyı şeridinde dolgu girişimine karşı yasal yola başvurduk.Danıştay’a gittik. Mahkeme kanalıyla giriş çıkışı mühürledik. Ancak taşeron firma Yalova Valiliği ve Altınova Kaymakamlığı’nın gözünün önünde mühürü iki kez kırıp araziye girdi. Biz yine engelledik. Sonuna kadar direneceğiz.

No comments: