Tuesday, May 8, 2007

GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ İTHAL MISIRLARA HAYIR!


Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), 16 Mart 2007 tarihinde internet sitesinden 235.000 ton mısır, 15.000 ton buğday dışalımı yapacağını duyurdu. Bunun üzerine TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, Çiftçi Sendikaları ve KESK’e bağlı Tarım Orkam-Sen, “Ürettiğimiz Ürünlerin Dış Alımına Hayır” başlığı altında 01 Nisan 2007 tarihinde bir basın toplantısı düzenlemiş, olası sorunlara dikkat çekmiş, kaygılarını kamuoyu ile paylaşmıştı. Söz konusu basın açıklamasında;

- Türkiye’de hükümetlerin bir süreden beri dış dinamiklere bağlı politikalar uyguladığı, onların yaptırımıyla tarımda destekleri kıstığı, hasat döneminde ithalat yapılmasına izin verdiği, bu yanlış politikalar nedeniyle üreticilerin ürünlerini yok pahasına elden çıkarmak zorunda kaldığı,

- Türkiye’de tarım oldukça sorunlu bir dönemden geçerken; yapılan kimi doğru olmayan açıklamalarla, tarım sektöründe yaşananların kamuoyundan gizlenmeye ve hatta tam tersine bir başarı öyküsü gibi sunulmaya çalışıldığı,

- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, 24 Mart 2007 tarihinde İstanbul’da düzenlenen toplantıda yapmış olduğu açılış konuşmasında “mısır üretiminde 2002 yılında 2,1 milyon ton olan üretimin, 2005 yılında 4,2 milyon tona çıkarak %100 bir artış kaydettiği”, “2002 yılında 19 buçuk milyon ton olan buğday üretimimizin 2005 yılında 21 buçuk milyon tona ulaştığı” ifadelerini kullanarak ve iktidarları döneminde tarım sektörünün sürekli bir kalkınma çizgisi içinde olduğu belirtiliyordu.

Söz konusu açıklamasında Başbakan’ın 2006 yılı rakamlarına değinmemesi nedeniyle, yaşanan tarım gerçeğine ilişkin düşüncelerimizi DİE ve TÜİK rakamları eşliğinde basın yoluyla kamuoyuna duyurmuştuk.

Yaptığımız açıklamada, ülkemizdeki tarımsal üretimin sürdürülebilir olmaktan çıktığını, üretimin kimi tarımsal ürünlerde gerilediğini, kimi tarımsal ürünlerdeyse üretim artışının nüfus artışının gerisinde kaldığını belirtmiştik. Ayrıca, mısır üretiminde de gerileme olduğu gerekçesiyle Toprak Mahsulleri Ofisi’nin mısır ithalatı yapacağı, bu kapsamda 2 Nisan – 21 Mayıs 2007 tarihleri arasında 110 bin tonu Arjantin’den olmak üzere, toplam 250 bin ton mısır ve buğdayın Bandırma ve Derince limanlarına getirileceğini ifade ederek Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na yanıtlanması gereken bazı sorular sormuştuk:
- Arjantin’den gelen mısırlar ülkemize girmeden önce analize tabi tutulacak mı?
- Mısırların GDO’lu olması halinde hükümet olarak tavrınız ne olacaktır?
- Analiz sonuçlarını kamuoyu ile paylaşacak mısınız?

Tahmin edileceği gibi, sözü edilen basın açıklamasında sormuş olduğumuz yukarıdaki sorulara yetkililerden herhangi bir yanıt gelmedi! Yetkililerin göstermesi gereken sorumluluk demokratik kitle örgütleri tarafından yerine getirildi ve konunun takipçiliği yapıldı.

Arjantin’den getirilen 40.000 tonluk ilk parti mısır geçen ayın ortasında Bandırma Limanı’na indirildi. Herkesçe bilindiği üzere, Arjantin, ABD’den sonra dünya üzerinde en çok GDO’lu ürün yetiştiren ülkelerin başında gelmektedir. Bu gerçeği dikkate alan sivil toplum kuruluşlarının yaptırdığı ilk analizler, getirilen mısırların GDO’lu olduğunu ortaya koymuştur.

Türkiye’de GDO’lara kayıtsız şartsız izin vermekte ısrarcı olan idare, GDO’ları kesin olarak reddeden kamuoyunu aşamamasının yarattığı ikilem nedeniyle, tarafı olduğu Cartagena Biyogüvenlik Protokolü’nün gerektirdiği bir Biyogüvenlik Yasası’na sahip değildir. Cartagena Biyogüvenlik Protokolü gereğince, gerekli yasal düzenleme yapılmaksızın genetiği değiştirilmiş tarımsal ürünlerin ithalatı söz konusu olamaz. İşte bu gerçeğe rağmen, pek çok bilim insanının laboratuarlardan hiç çıkmaması gerektiğini düşündüğü, güvenilirliği belirsiz, zararları konusunda ciddi iddialar bulunan, faydası ise tüm iddialara rağmen kanıtlanamamış bir vaatten öteye gitmeyen GDO’ların yine, yeniden ve bu defa devlet eliyle satın alındığı anlaşılmaktadır. Bu tavır ülkemizi, iktisadi ve biyolojik bir yıkıma doğru sürüklemektedir.

Cartagena Biyogüvenlik Protokolü’nün açık hükümlerine rağmen hükümet üzerine düşen sorumluğu yerine getirmemiş, ülkenin uluslararası alandaki onurunu ve güvenilirliğini zedeleyerek protokolün gereklerini yapmamakta ısrar etmiştir. TMO Genel Müdürü İsmail Kemaloğlu’nun yaptığı açıklama da aynı zihniyetin yansıması niteliğindedir. Sayın Kemaloğlu’nun açıklaması şöyledir: “Genetiği değiştirilmiş bir ürünün ülke içine girişini yasaklayan bir mevzuat yoktur. Sadece gıda maddesi amacıyla kullanılıyorsa bu oranın binde 7’yi geçmemesi gerekir. Geçiyorsa da bu etiketlerde dikkate çekilmelidir. Bunun dışında bu ürünün Türkiye’ye girdi ve girmedi anlamında bizim yapacak her hangi bir şeyimiz yok. Sektör yıllardır aynı menşei ithalat yapmış ve yapmaktadır. Bu noktada TMO’nun yaptığı şey de farklı bir şey değildir.” (İlkhaber Gazetesi, 2 Mayıs 2007) Bir konuda daha önce yanlışlık yapılmış olması, bu yanlışlığın sürdürülmesi için gerekçe olamaz. Bu talihsiz açıklama ülkemize yıllardır GDO’lu ürünlerin girdiğini de bir kez daha kanıtlamaktadır.

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, KESK Tarım Orkam-Sen, Çiftçi Sendikaları Konfederasyonlaşma Platformu ve GDO’ya Hayır Platformu, mücadelesini TMO’nun yaptığı bu hukuk dışı ve kabul edilemez uygulamaya son verinceye kadar sürdürmeye kararlıdır.

Yapılan hatanın telafisi için ithal edilen ürünlerin bir an evvel toplatılıp imhası, yeni ithalatlar söz konusu olduğunda biyogüvenlik açısından gerekli önlem ve güvencelerin alınıp sürecin şeffaflık ilkesi çerçevesinde ve kamuoyu gözetimine açık olacak şekilde örgütlenmesi sağlanmalıdır. İdarenin çok uluslu şirketlerin değil, halkımızın istek ve çıkarlarına uygun bir Biyogüvenlik Yasası’nı bir an önce hazırlaması ve kamuoyunun tartışmasına açmasını talep ediyoruz.

YAŞAM PATENTLENEMEZ!

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası
KESK Tarım Orkam-Sen
Çiftçi Sendikaları Konfederasyonlaşma Platformu
GDO’ya Hayır Platformu

No comments: