Thursday, May 17, 2007

GDO’LARIN İÇİ BOŞ ZAFERİ


Ahmet ATALIK
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası
İstanbul Şube Başkanı


Açlık ve Birinci Yeşil Devrim

Dünya 1940-1960 yılları arası 1. Yeşil Devrim’i yaşamıştır. Bu süreçte hibrit tohumlar, zirai mücadele ilaçları, kimyasal gübreler, tarım makinaları ve sulama tesisleri hızla tarım sektörü içine girmiştir.

Dünyadaki açlığı bitirmek üzere öne sürülen bu araçlarla tarımsal üretim iki kattan fazla artarken dünya nüfusu ise 4 milyar artarak 6,5 milyara dayandı.

Hibrit tohumlar sadece zirai mücadele ilaçları, kimyasal gübre ve sulama uygulamaları sonucunda yüksek verimli olabiliyorlardı. İlerleyen süreçte tohum sektörünün kamunun elinden çıkıp şirketlerin eline geçmesine paralel olarak hibrit tohumlar yalnızca bir kez ürün vermeye yeniden üretimde kullanılamamaya başlandı.

Açlık ve İkinci Yeşil Devrim

Birinci Yeşil Devrim açlığa çare olamadı, çünkü açlığın asıl nedeni yetersiz tarımsal üretim değil, üretilenin adil dağıtılmaması, finansal ve politik nedenlerdi. Dolayısıyla bugün hala 800 milyon insan yatağına aç yatmaktadır.

Asıl nedenleri görmezden gelen sermaye çevreleri 1980’li yılların başlarında temelleri atılan 1990’lı yılların ortalarında yayılmaya başlayan 2. Yeşil Devrim’i devreye sokmuşlar ve tarım ürünlerinin genleriyle oynamaya başlamışlardır.

İlk GDO Üretiliyor

Biyoteknolojik yöntemlerle kendi türü dışındaki bir türden gen aktarılarak bazı özellikleri değiştirilen bitki, hayvan ya da mikroorganizmalara “transgenik” ya da son yıllardaki yaygın adıyla “genetiği değiştirilmiş organizma (GDO)” diyoruz.

Ticari amaçla ilk olarak domatesin genleriyle oynanmıştır. Bu amaçla Calgene şirketi Flavr Savr domatesi üretmiştir. Başarılı olamaması üzerine biyoteknoloji devi Monsanto tarafından daha sonra satın alınmıştır.

GDO’lar Yayılıyor

GDO’ların ticari amaçla ekimi 1996 yılından itibaren hızlanmıştır. GDO ekimi 1996 yılında 6 ülkede 1,7 milyon hektarlık (mha) bir alanda gerçekleşirken, 2006 yılında 22 ülkede 102 mha’a yükselmiştir.

Tüm dünyada hızla yayıldığı belirtilen ve günümüzde 102 mha’a ulaşan GDO ekim alanlarının 90,2 mha’lık kısmı sadece Kuzey ve Güney Amerika ülkelerinde (ABD 54,6 mha, Kanada 6,1 mha, Brezilya 11,5 mha, Arjantin 18 mha ve Paraguay’da 2 mha) bulunmaktadır. Bu ülkelere Güney Afrika (1,4 mha), Hindistan (3,8 mha) ve Çin’i (3,5 mha) de eklediğimizde 22 ülke içinde sadece bu 8 ülke 102 mha’lık ekim alanının 100,9 mha’lık kısmını oluşturmaktadırlar.

GDO’ların Küçük Çiftçiyi Kalkındıracağı Söylemi Doğru Değildir!

Tüm dünyada GD ekinlerin tarımını yapan çiftçi sayısı 10,3 milyondur ve bu sayı tüm çiftçilerin %0,7’si kadardır.

GD ekinlerin %85’ini Kuzey ve Güney Amerika’daki yalnızca 600 bin çiftçi büyük çaplı endüstriyel çiftliklerde yetiştirmektedir. Başka bir deyişle GD ekinlerin %85’ini tüm GDO yetiştiren çiftçilerin yalnızca %0,06’sı yetiştirmektedir.

Buna göre GDO’ların bir ülkeye girerken en çok vurgulanan küçük çiftçilerin kalkınacağı söylemi doğru gözükmemektedir. Zira, daha sonra bahsedileceği üzere GD pamuk eken Hindistan çiftçisinin çoğu mahvolmuştur.

Veriler Gerçeği Yansıtmıyor

Tüm bu veriler biyoteknoloji devleri Bayer CropScience, Monsanto, Syngenta, Pioneer Hi-Bred ve BBSRC (Biotechnology and Biological Sciences Researc Council) tarafından finanse edilen ISAAA (International Service for the Acquisition of Agri-Biotech Applications) tarafından yayınlanmaktadır ve çelişkilerle doludur.

ISAAA tarafından ticari amaçlı GDO eken ülkeler ABD, Kanada, Meksika, Honduras, Kolombiya, Brezilya, Paraguay, Uruguay, Arjantin, Portekiz, İspanya, Fransa, Almanya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Romanya, Güney Afrika, İran, Hindistan, Çin, Filipinler, Avustralya olarak belirtilmektedir.

Güney Afrika artık kimi GDO’ların deneme ekimlerinin yapılmasını reddetmektedir. Monsanto bu ülkedeki GDO ekim alanlarını 2005 yılında 500 bin ha, 2006 yılında 609 bin ha olarak yayın organlarında belirtmesine karşın ISAAA tarafından 1,4 mha açıklanarak abartılmıştır.

İran’da ticari amaçlı hiçbir GDO onayı bulunmamasına rağmen ISAAA’nın listesinde genetiği değiştirilmiş (GD) çeltik ürettiği gözükmektedir.

Hindistan’da Monsanto’nun yüksek verimli GD pamuk vaatleri tutmayınca buna inanıp borca giren çiftçilerden son üç yılda 16 bini intihar etti.

Çin Biyogüvenlik Komitesi daha fazla güvenlik verisini toplamak ve değerlendirebilmek amacıyla gelecek yılın GD çeltik ekim onaylarını durdurdu.

Filipinler uzun yıllardır ISAAA’nın listesinde yer almaktadır. Ancak, sivil toplum örgütlerinin bu ülkede ne kadar GDO ekim alanı bulunduğu sorusuna Tarım Bakanlığı ellerinde bu yönde bir istatistik bulunmadığı yönünde yanıt vermektedir.

Avrupa Birliği (AB) ülkeleri GDO konusunda çok hassas olmasına karşın Dünya Ticaret Örgütü’nün baskısı altında. AB Gıda Güvenliği Otoritesi GD mısırın güvenliğini onayladıysa da İngiltere, Hollanda, Finlandiya ve İsveç hariç diğer AB ülkeleri bu ürüne onay vermedi. Polonya Başbakan yardımcısı ve Tarım Bakanı, Avrupa Parlamentosu Tarım Komitesi Başkan Yardımcısı Janusz Wojciechowski GM-free (GDO’dan arındırılmış) Avrupa’yı desteklediklerini belirtmiştir.

Brezilya biyoteknoloji endüstrisine çiftçileri ile birlikte tüm gücü ile direnmektedir.

Arjantin Monsanto ile mahkemeliktir. Monsanto Arjantin’in dışborçlarını öne sürerek GD soya tohumunu çok ucuz fiyatlarla ülkeye sokmuş, Arjantin’e elde edeceği yüksek karlarla dış borcunu ödeyebileceği söyleminde bulunmuştur. GD soya üretimi çılgınca bir hızla ülkeye yayıldıktan sonra Monsanto sadece patent hakkını istemekle kalmamış, Arjantin’in ihraç ettiği dane soyada, küspesinde ve yağında da aktardığı genin bulunduğundan bahisle bu ürünlerin ihracından da pay istemeye başlayınca mahkemelik olmuşlardır. Arjantin’in sıkıntıları bununla da kalmamış, kendine yeterli olduğu ekin alanlarının yerini de GD soya tarımı aldığından birçok tarım ürününde dışa bağımlı hale gelmiştir.

GDO’ların Anavatanı ABD’de Yargı Kararları GDO’lara Darbe Vuruyor

2006 ve 2007 yıllarında Hawaii, Washington DC ve Kuzey Kaliforniya federal mahkemeleri yeterince çevresel etki değerlendirmesi yapmaksızın Amerikan Tarım Bakanlığı’nın (USDA-United States Department of Agriculture) GDO’lara vermiş olduğu onayların yasa dışı olduklarına karar verdi.

Biyoteknoloji şirketlerinin en önemli hedefi büyük miktarlarda para kazanmak olduğundan ne yazık ki sadece çevresel etki değerlendirmesi değil, bu ürünlerin insan sağlığı üzerine etkileri de yeterince, hatta hiç araştırılmış değildir.

GDO’ların Hayvan Denekler Üzerindeki Etkileri

Her ne kadar GDO’ların insanlar üzerindeki etkileri bilinmese de hayvanlar üzerindeki etkileri belirlenmiştir.

Rusya Bilim Akademisi’nden Dr. İrina Ermakova fareler üzerinde bir deneme yapmış ve yalnızca GD soyayla beslediği farelerin yavrularının %55,6’sı doğumdan üç hafta içinde ölmüştür. Normal soyayla beslediği yavruların %9’u ve çeşitli normal gıdalarla beslediği yavruların sadece %6,8’i ölmüştür. Ayrıca, GD soyayla beslediği farelerin yavrularının %36’nın normal doğum ağırlığının altında doğduğunu saptamıştır. Bu şaşırtıcı sonuçlar karşısında bu denemeyi üç kez tekrarlamış ve aynı sonuçlara ulaşınca Ekim 2005’te yapılan bilimsel bir panelde sonuçları kamuyou ile paylaşmıştır.

İngiltere’den Dr Arpad Pusztai’nin GD patates ile beslediği farelerin tümünün iç organlarında küçülme, sindirim sistemlerinde bozukluk, bağışıklık sistemlerinde çökme, kan yapılarında bozulma ve mide çeperlerinde kalınlaşma görülmüştür.

Türkiye’ye GD Ekinler Kontrolsüzce Girmektedir

Türkiye ne yazık ki kendi ekolojisinde yetiştirebileceği soya ve mısırı, üretim planlaması yapamadığından dolayı üretim açığını kapatmak üzere her yıl dışarıdan almak zorunda kalmaktadır. Hem de bu ürünleri GD tohumlarla üreten ve bu konuda ABD’den sonra dünyada ikinci sırada gelen Arjantin’den almaktadır.

Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) web sitesindeki bilgilere göre ülkemize 2 Nisan-21 Mayıs 2007 tarihleri arasında Arjantin’den 235 bin ton mısır girmektedir. Kimi sivil toplum kuruluşlarının yaptırdıkları analize göre bu mısırlar da GDO’lu çıkmıştır. TMO Genel Müdürü’nün konuya ilişkin açıklaması ise daha önce nasıl yapılıyorsa bu ürünün de yurda o şekilde getirildiği yönünde olmuştur. Yanlışı yanlışla açıklamıştır.

Konunun bir diğer olumsuz yanı ise bu alımların özellikle üreticimizin hasat zamanı öncesine getirilerek zarar görmesine yol açmasıdır.

Tarım Bakanlarımız: Yasal Mevzuat Yok GDO Analizi Yapmıyoruz

Türkiye’de GD tohumla tarımsal üretim yapılması yasaklanmıştır. Meclisimizde, GDO’larla ilgili AKP hükümetinin Tarım Bakanları Sami güçlü ve şimdiki Mehdi Eker’e sorulmuş 8 adet yazılı soru önergesi vardır. Bu önergelerdeki Türkiye’ye GDO’ların girip girmediği sorularına Bakanlarımız, konuyla ilgili yasal düzenleme bulunmadığından tarım ürünlerini analiz etmediklerini belirtmişlerdir.

Kısaca hatırlarsak, 2005 yılında Meclis gündemine gelmek üzere olan Ulusal Biyogüvenlik Yasa Tasarısı’nın olumsuzluklarının altını çizen GDO’ya Hayır Platformu 100 bin imza toplayarak Meclise sunmuş, tasarının bu haliyle değil düzeltilerek meclis gündemine getirilmesini talep etmiştir. 2005 yılı başlarında Dilekçe Komisyonu Başkanı Yahya Akman bu konunun çok önemli olduğunu vurgulayarak tekrar gözden geçirilmek üzere yasa tasarısının Tarım Bakanlığı’da yeniden gözden geçirilmek üzere gönderildiğini basına açıklamıştır. Halen tasarı düzeltilmemiş ve alan boş bırakılmıştır.

Oysa Türkiye, Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Anlaşması’nın bir parçası olan Cartagena Protokolü’ne taraf bir ülkedir. Cartagena Protokolü biyolojik türlülüğün sürdürülebilir kullanımını ve korunmasını olumsuz etkileyebilecek, insan sağlığı açısından riskler yaratabilecek GDO’ların sınır ötesi taşınımını, alıp satımını ve kullanımını denetlemeyi öngören ve ülkeleri bağlayıcılığı olan bir protokoldür.

Bu veriler ışığında ülkemize GDO’lar serbestçe girememelidir. Ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler Anayasamıza göre Kanun Hükmünde Kararname niteliğindedir. Türkiye şimdiye kadar çoktan yasal düzenlemesini yapması gerektiği halde yöneticilerimiz taraf olduğumuz protokolü dahi görmezlikten gelmektedir.

Halkın Desteği Olmadan Başarı Olmaz

Sağlığımızı ve biyoçeşitliliğimizi son derece yakından ilgilendiren böylesine önemli bir konuda bizleri yönetenlere karşı mücadelemizi güçlendirmek ve insanlarımızın bilgi düzeyini artırabilmek için bu konuyu önemseyen herkesin örgütlenebileceği GDO’ya Hayır Platformu’na gdoyahayir-subscribe@yahoogroups.com adresine bir mail atarak ulaşabilir, birlikte mücadeleye katkı koyabilirsiniz.

No comments: