Wednesday, April 25, 2007

TOHUM VE YAŞAM FORUMU BASIN AÇIKLAMASI


Tohum ve Yaşam Forumu 21-22 Nisan 2007 tarihlerinde İstanbul’da yapıldı. Forum, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, Çiftçi Sendikaları Konfederasyonlaşma Platformu ve GDO’ya Hayır Platformu tarafından düzenlendi. İstanbul Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası’nda yapılan toplantıya Ziraat Mühendisleri Odası başkan ve temsilcileri, çiftçi sendikaları başkan ve temsilcileri, GDO’ya Hayır Platformu aktivistleri, bilim insanları, Türkiye’den ve Avrupa’dan çiftçiler, çevre ve ekoloji dernekleri ve çeşitli demokratik kitle örgütlerinin temsilcileri ve aktivistleri katıldı. Forum kapsamında düzenlenen panel ve atölyelerde yapılan tartışmalarda ortaklaşılan görüşleri aşağıda aktarıyoruz.

Çiftçiler ve tohum

Köylüler, 10 bin yıldır (kuşaklar boyu) değişik iklim koşullarında, kültürlerine uygun bitki çeşitlerini doğayla işbirliği içerisinde yetiştirdi ve geliştirdi. O günden bu güne gıda arzının temelini bu zengin çeşitlilik oluşturdu. Günümüzde bu zengin çeşitlilik gen erozyonu ve gen korsanlığının tehdidi altında…

Yerel pazarlar ve yerel kültürler tarlalarımızda ürün çeşitliliğinin artmasına olanak tanımış, çiftçilerin onbinlerce çeşit geliştirmesine, tohum ve bitki çeşitlerini korumalarına yardımcı olmuştu. Küresel pazarlar yerel pazarların yerini aldıkça, çeşitlilik yerini monokültüre terk etmeye başladı.

Tohum ve bitkilerin varlığını güvence altına almanın en iyi yolu onları üreterek, korumaktır. Ancak ulusaşırı şirketler piyasa koşullarının gereğini yerine getirmek, açlığa ve kıtlığa çare olmak gibi çeşitli bahanelerle hangi bitki türlerinin yaşayacağına, hangilerinin yok olacağına etkide bulunuyorlar/karar veriyorlar…

Ulusaşırı tohum şirketlerinin elde ettiği her kazanım/mevzi sonucunda çiftçiler mesleğine her geçen gün daha fazla yabancılaşıyor, tarım şirketleşiyor. Bunun sonucu olarak da çiftçiler mesleğinden, köylüler kültüründen oluyor, köylerinden kovuluyor.

Çiftçinin en temel görevlerinden biri, tohumu saklamak ve onu meslektaşlarıyla değiş tokuş etmektir. Ulusaşırı tohum şirketlerinin dünyanın her yanında ulusal hükümetlere dayattığı yasalar, çiftçilerin bu yükümlülüğünü neredeyse bir suç haline getiriyor. Yasalar, çiftçileri zaman içerisinde yalnızca “kayıtlı” tohum kullanmaya yönlendirecek uygulamalar içeriyor. Şirketlerinden yana politikalar sonucu çiftçiler yavaş yavaş tohum endüstrisine bağımlı hale getiriliyor, köy çeşitleri kısa sürede ortadan kalkıyor.

Oysa, yerel halkların geliştirdiği yenilikler, dünya hükümetleri tarafından 1992’de Rio Dünya Zirvesi’nde imzalanan Biyoçeşitlilik Sözleşmesi ile tanınmakta ve korunmaktadır. Yasalar da biyoçeşitliliğin korunmasını hedeflemeli, ülkelerin kendi biyolojik zenginlikleri üzerindeki egemenliklerini tanımalı ve biyolojik kaynakların kullanımında sürdürebilirliliklerini ve adaleti desteklemelidir. Ülkeler, biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kullanımı açısından gerekli olduğu durumlarda yerel toplulukların bilgi, yenilik ve uygulamalarının yaygın kullanımının saygıyla karşılanmasını, korunmasını, sürdürülmesini ve teşvik edilmesini sağlamakla yükümlüdür.

Ulusaşırı şirketlerin patent ve benzer egemenlik kurma mekanizmalarına karşı mücadele etmenin etkili yolu çiftçi haklarının tanınması, yasal güvenceye kavuşturulması ve korunmasıdır.

Ekolojik-geleneksel köylü üretim modelinin endüstriyel metotlardan çok daha verimli ve sürdürülebilir olduğu her geçen gün daha fazla fark edilmektedir. Bu durum yerel tohumlar kullanma, yerel tohumla yerel üretim ve bu üretimin de öncelikli olarak yerel pazarlara sunumunun güçlendirilmesi anlamına gelmektedir.

Tohum ve Yaşam Forumu katılımcıları yerel tarımsal bitki hazinesinin korunması için çalışmalar yapacak, tohum bankalarının özelleştirilmesine ve kuracakları yerel tohum örgütleri vasıtasıyla tohuma sahip çıkacaktır. Tohumculuk yasasına karşı hukuksal ve siyasal mücadele devam edecek, bu kanunun riskler içerdiği ve meşru olmadığı çeşitli eylem ve etkinliklerle kamuoyuna aktarılacaktır.

Patentler, fikri mülkiyet hakları ve tohum

Beslenmenin ve kültürel kimliğin en önemli kaynağı olan tohum, yenilenen yaşamın kaynağı ve sürekliliğin, doğurganlığın kendisidir. Bunun için tohum her kültürde kutsal kabul edilir. Oysa ulusaşırı şirketler kârı kutsal kabul edip tohumu patentliyor, yoksul ülkelerin biyoçeşitliliği ve kaynakları üzerinde “fikri mülkiyet hakkı” iddia ediyorlar. Bu uygulamalarla, yoksul insanların küresel pazar koşullarının karşısında tutunabilmelerini sağlayan bu son kaynaklarını da ellerinden almaya çalışıyorlar.

Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT), ticaretle ilgili fikri mülkiyet hakları (TRIPs) konusunda 1999’dan beri tek tip bir patent yasası dayatılmakta, yaşamın kutsal sayıldığı ve patentlerin dışında tutulduğu azgelişmiş yoksul ülkelerin ahlak ve değer sistemlerinin farklılıkları yok sayılmaktadır.

ABD yasalarında, şirketlerin dünyanın dört bir yanından bitki çeşitleri, halk tıbbı, yerel ilaç vb. yerel kültür ürünlerini patent altına alma sürecini kolaylaştıran çeşitli çarpıtmalara yer veriliyor. ABD yasaları ve Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) “fikri mülkiyet hakları”nı zor kullanarak küreselleştiren anlaşmalarıyla biyokorsanlık teşvik ediliyor, yerel çeşitlerin, bilgilerin küresel pazarın ihtiyaçları için talan edilmesinin önü açılıyor. Sayılan bu olumsuzlukların nedeni olan DTÖ tarım ve gıdadan elini çekmelidir.

Tohumlar kısırlaştırılıyor. Tohumların kısırlık özelliği tohum veren bitkilere aşamalı olarak yayılıyor. Bu olumsuz gidişat, insanlar dahil, yaşam biçimlerini yeryüzünden silecek bir felakete doğru ilerliyor.
Ulusaşırı tohum şirketleri karşılıklı iyi ilişkilere, yardımlaşmaya, sürekliliğe ve bitip tükenmez bir doğurganlığa dayanan tohum kültürünü korsanlık, avcılık, doğurganlığın/sürekliliğin yok edilmesi ve tohumun kısırlaştırılması temelinde yeniden tanımlamaya çalışıyor.

Tohum ve Yaşam Forumu katılımcıları gen kaynaklarımızın ulusaşırı şirketlere devredilmesine karşı mücadele edecek, tohum envanteri çalışmalarına katkı üretecek ve küçük çiftçiler arasında tohum değiştokuşunu mümkün kılmak için yerel inisiyatifler arasında dayanışma ve işbirliğini sağlamak için çalışacaktır. Patent ve fikri mülkiyet haklarının tarım ve gıda alanına olumsuz etkileri çeşitli etkinlikler ve kampanyalarla kamuoyunun takdirine sunulacaktır.

Tohum, tohumun ticareti ve tüketiciler

Gıda ile tüketici arasındaki mesafenin kısaltılması, hem üretici hem de tüketicinin yararınadır. Köylüler tarafından üretilen gıdaların yerel pazarlarda tüketiciye sunulması halinde tüketici ile gıda kısa mesafede ve taze olarak buluşturulmuş olur. Gıdanın uzak mesafelerden taşınması fosil yakıta bağımlılığı artırmaktadır. Ürünün tüketiciyle direkt olarak, aracısız buluşturulması, tüketicinin hem güvenli/kaliteli hem de ucuz gıdaya ulaşmasını sağlamış olur. Sağlıklı gıda, sağlıklı tohumdan elde edilir.

Ancak, günümüzde uluslararası ticaret, ulusaşırı şirketler tarafından kontrol ediliyor ve sürdürülemez üretim sistemleri temelinde işliyor, işletiliyor. Bu şirketler güçlerini yerel (ulusal) gıda sistemlerini ele geçirmek için kullanıyor, insanları kendilerinin denetledikleri gıdaları almaya mecbur ediyorlar. Ulusaşırı şirketler, DTÖ tarafından dayatılan serbest ticaret antlaşmaları aracılığıyla küresel pazarlardaki gıdayı ve tarımsal malları denetimleri altına alıyor, kendilerine fayda sağlıyorlar. Ulusaşırı şirketler yerel ve geçimlik ekonomileri tahrip ediyor, halkların yeterli, güvenli, sağlıklı ve ekolojik olarak sürdürülebilir bir şekilde üretilmiş gıdaya ulaşmalarını engelliyorlar.

Türkiye’nin tarımsal üretimde kendine yeterli olması ancak tohum konusunda kendine yeterlilikle mümkündür. Gıdanın uluslararası siyasete malzeme yapıldığı ve zaman zaman bir çeşit silah gibi kullanıldığı unutulmamalıdır. Bu silahın üretim materyali de tohumdur.

Tohum ve Yaşam Forumu katılımcıları tohum alanında yerel üretim ve yerel pazarları savunacak, üretici ve tüketici arasındaki iletişimi ve bağları güçlendirecek etkinliklere destek verecektir. Tarımsal üretimin her aşamasında yerli tohumların kullanılmasının teşvik edilmesi için çalışmalar yapılacak, tohum konusuna kamu tarafından sahip çıkılmasının gerekliliği savunulacaktır.

Tohuma sahip çıkmak gıdaya sahip çıkmaktır!

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası
Çiftçi Sendikaları Konfederasyonlaşma Platformu
GDO’ya Hayır Platformu

No comments: