Tuesday, December 11, 2007

DSP İstanbul Milletvekili Hasan MACİT in GDO SORU ÖNERGESİ

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA







Aşağıda yer alan sorularıma Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın M. Mehdi EKER tarafından yazılı olarak cevap verilmesini saygıyla arz ederim.06.12.2007



Hasan MACİT
DSP İstanbul Milletvekili


Genetiği değiştirilmiş Organizmalar(GDO) 1990’lı yılların başından beri özellikle Amerika Birleşik Devletleri, Arjantin ve Çin kaynaklı olarak ekim alanı ve ticarete konu olarak hızla büyüyen bir yapı arz etmektedir. GDO’lar konusunda birçok bilim adamı tarafından kabul gören ve Kartegena Biyogüvenlik Protokolü’nde de açıkça tanımlanmış olan; insan sağlığı, hayvan sağlığı, bitki varlığı, çevresel faktörler, genetik kaynaklar, siyasal ve sosyolojik birçok olumsuzluğa kaynak teşkil ettiği de belirlenmiş durumdadır. Bakanlığınızın tarafından Kartegena Biyogüvenlik Protokolü gereği olarak hazırlandığını bildiğimiz ve birçok meslek örgütü ve demokratik kitle örgütü tarafından koşullara bağlı olarak ta olsa, GDO’lu üretim ve ithalata izin verildiği nedeniyle ulusumuzun menfaatine görülmeyen ve tenkit edilen bir Ulusal Biyogüvenlik Yasa Taslağı bulunmaktadır. Bu bağlamda;

1- Yeni yasama yılında Ulusal Biyogüvenlik Yasa Taslağını Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirecek misiniz?

2- Ülkemizin ekolojik faktörleri, coğrafi özellikleri, mikroklima niteliği ve zengin gen kaynağı yapısıyla organik ve konvansiyonel tarımsal üretim için, doğru tarımsal politikalarla oldukça uygun niteliğe sahip yapısı GDO’lu tarımsal üretim ve ithalat yoluyla kırılmayacak mıdır?

3- GDO’lu tarımsal üretim yaptığında ülkemizin halen en büyük pazarımız konumunda olan Avrupa Birliğine tarımsal ürün ihracatı sekteye uğramayacak mıdır?

4- GDO teknolojisinin olası risklerini etkisizleştirmek ve bu teknolojinin risklerinin tamamen ortadan kalktıktan sonra kullanımı için ülkemizde var olduğunu bildiğimiz bilim adamlarımızın teşvik edilmesi ve bu konuda gerekli araştırma ve geliştirme faaliyetlerini yürütecek Bakanlığınız bünyesinde bir araştırma enstitüsü kurmayı planlıyor musunuz?

5- Ülkemize ithal edilmekte olan mısır, soya, kolza ve pamuğun ağırlıkla GDO’lu olduğuna ilişkin iddialar doğrumudur? İthalat esnasında GDO testi yapılmakta mıdır? GDO testi yapabilen laboratuar ve teknik ekibiniz bulunmakta mıdır?


Syngenta Protesto Edildi
10 Aralık 2007 tarihinde Via Campesina üyesi 90 ülkenin çiftçi örgütleriyle eş zamanlı olarak Via Campesina üyesi olan Çiftçi Sendikaları Konfederasyonlaşma Platformu’nun çağrısı ve Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi üyeleri ile Tarım Or-Kam Sen İzmir Şube Başkanı ve üyelerinin katılımıyla Sygenta Genel Müdürlüğü önünde Sygenta şirketi protesto edildi. Sygenta önünde saat 11’de Çiftçi Sendikaları Konfederasyonlaşma Platformu Dönem Sözcüsü Abdullah Aysu tarafından aşağıdaki basın açıklaması okunarak, Sygenta şirketi kınandı.


BASINA VE KAMUOYUNA
SYNENTA’NIN TUTTUĞU ÖZEL GÜVENLİK GÜÇLERİ KÖYLÜLERE SALDIRIYOR, ÖLDÜRÜYOR!
İsviçre menşeli, 90 ülkede faaliyet gösteren, dünya ticari tohum pazarının 3. büyük şirketi olan Syngenta, Brezilya’nın Santa Terasa do Oeste bölgesinde illegal (yasa dışı) ve meşru olmayan bir tarzda Genetiği Değiştirilmiş Organizma - GDO’lu soya ve mısır denemeleri yaptığı Brezilyalı köylüler tarafından belirtilmektedir.
Syngenta’nın yasal ve meşru olmayan deneme tarlalarına yerel yönetimlerin ve halkın dikkatini çekmek amacıyla Via Campesina (Çiftçi Yolu) ve Topraksızlar Hareketi’ne (MST) bağlı köylüler demokratik haklarını kullanarak 2006 yılında söz konusu toprakları işgal etmiş ve çadır kurarak kamp kurmuşlardır.
Yaşamlarını kurdukları kampta sürdüren çiftçi ailelerinden 70 tanesi 17 aylık konaklamadan sonra 18 Temmuz 2007’de başka bir bölgeye taşınmış. Syngenta ise illegal ve meşru olmayan denemelerini durdurmamış, sürdürmüştür. Bunun üzerine 21 Ekim tarihinde Via Campesina’ya bağlı 150 çiftçi bu alana tekrar dönmüştür.
Syngenta tarafından tutulan ağır silahlara sahip oldukları söylenen özel güvenlik güçleri GDO’lu soya ve mısır denemelerinin yapıldığı bu tarlalara dönen köylülerin üzerine ateş açmış. Özel güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu Brezilya Topraksızlar Hareketi (MST) liderlerinden 3 çocuk babası 32 yaşındaki Valmir Motta da Oliviera’yı göğsünden iki kurşunla vurulmuş, katledilmiştir. Bir köylü kadın aldığı kurşun yarası ile komaya girmiş, 5 köylü de yaralanarak hastaneye kaldırılmıştır.
Sygenta ve diğer çokuluslu şirketlerin ürettikleri üretim girdilerinin çevreyi tahrip ettiği bilimsel bir gerçekliktir. Çevre tahribatının yanında insan sağlığı için risk oluşturduğu da bilinmektedir. Çevreye, üretimin beşiği olan toprağa ve tarımsal üretim için gerekliliği tartışılmayacak önemde olan suyun kirlenmesine neden olan bu üretim girdilerinden biri olan GDO’lu tohumun aynı zamanda insan sağlığı için de risk oluşturacağı dünya ölçeğinde tartışılmaktadır. Bütün bu olumsuzluklara dikkat çekmek isteyen ve bu amaçla demokratik haklarını kullanmak isteyen köylülere Sygenta’nın tuttuğu özel güvenlik güçlerinin ateş ederek müdahale etmesi kabul edilemez bir durumdur. Türkiyeli çiftçiler ve onların örgütü olan Çiftçi Sendikaları olarak bizler de bu müdahaleyi insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğunu düşünüyor bu nedenle kabul edilemez buluyoruz.
Via Campesina üyesi Türkiye Çiftçi Sendikaları Konfederasyonlaşma Platformu olarak Syngenta’nın tuttuğu özel güvenlik güçlerinin köylülere karşı yapılmış olan bu insanlık dışı saldırıyı şiddetle kınıyoruz.
Via Campesina’nın aşağıda belirtilen taleplerine Türkiye Çiftçi Sendikaları Konfederasyonlaşma Platformu olarak katılıyoruz:• Bu olayda suçu olan tüm kişi ve kurumların cezalandırılmasını,• Syngenta deneme tarlalarının geri alınarak bu arazilerin çiftçiler ve köylüler tarafından işlenmesinin sağlanmasını, buralarda yerli tohumlarla üretim yapılmasını,• Syngenta’nın Brezilya’dan kovulmasını,• Syngenta’nın tuttuğu özel güvenlik güçleri tarafından mağdur edilen köylülerin hakları ve tazminatlarının Brezilya Başbakanı Luis İgnacio Lula da Silva aracılığıyla Brezilya hükümeti tarafından karşılanması,• Syngenta’nın tuttuğu bu özel güvenlik güçlerinin kanunsuz eylemlerini durdurması için Sygenta’nın girişimlerde bulunmasını, sorumluluk almasını, kusurunun araştırılarak olası kusurlarından dolayı sorumlu tutulmasını talep ediyoruz.

Abdullah AYSU Türkiye Çiftçi SendikalarıKonfederasyonlaşma PlatformuDönem Sözcüsü


MANİSA BAĞCILIK ARAŞTIRMA YOK MU EDİLİYOR?

Merhaba

Manisa Bağcılık araştırma Enstitüsü’nün 200 dekar alanının Manisa Belediyesi tarafından spor tesisi yapmak amacıyla alınacağına dair bir yazı yazmış idim. (Yazı aşağıdadır)
Bu konu Manisa İl Koordinasyon Kurulunda ZMO Manisa Şb. Başkanı Sayın Engin Kurt tarafından gündeme getirilmiş. Belediye Başkan yardımcısı bu konuda bir girişimlerinin olmayacağını belirtmiş. Bir gün sonra da Manisa Belediye Başkanı Enstitü Müdürünü ziyaret ederek “bir yanlış anlama olduğunu, bu yönde bir adım atmayacakları-nı “ belirtmiş. Anladığım kadarı ile daha önce bu yönde bir düşüncenin bir şekilde ortaya çıktığı, ancak bundan vazgeçildiğini söyleyebilirim. Konu ile ilgili olumlu tavırları kutluyor, durumu bilgilerinize sunuyorum.

MANİSA BAĞCILIK ARAŞTIRMA YOK MU EDİLİYOR?
Tayfun Özkaya
1980’lerden bu yana sanki görünmez bir el tarımsal araştırma enstitülerimize büyük hasar veriyor. Ayrılan kaynakların azaltılmasından falan hiç söz etmeyeceğim. O yıllardan bu yana, beş-altı yıldır artık emekli olan araştırmacı kuşağı ile yeni mezun gençler arasında çok az araştırmacı enstitülere atandı. Deneyimli kuşak ile yeni mezunlar arasında büyük bir boşluk bırakıldı. Emekli olanlar laboratuarları-nı, seralarını, bahçelerini, ıslah materyalini bırakacak eleman bulamadılar. Bu ise büyük bir yıkım yarattı. Dahası Tarım Bakanlığı çok önemli araştırma enstitülerini çeşitli gerekçelerle kapattı. Örneğin Antalya biyolojik araştırma enstitüsü veya İstanbul Erenköy Zirai Mücadele Enstitüsü gibi. Bilgi çağı laflarının uğuldadığı bir dönemde Türkiye tarımsal araştırma enstitülerini tasfiye etmeye başladı. Biliyoruz ki IMF ve Dünya Bankası gözünü tarımsal araştırma enstitülerine dikmiştir. Bunların çoğunun kapatılmasını istiyor. Yabancı tarım tekelleri de bunun için ellerini ovuşturuyorlar.
Bu enstitülerin tarıma büyük katkıları oldu. Başarısızlıklar ve yetersizlikler de şüphesiz yok değildir. Bırakırsanız biz en şiddetli eleştirileri yapabiliriz. Ancak araştırmaların tasfiye edilmesini kabul edemeyiz. Silahlı kuvvetlerimiz yanlışlıkla gemimizi batırdığında kimse silahlı kuvvetler tasfiye edilsin dememişti. Yapılması gereken bu kuruluşların verimli olması için çalışmaktır. Yok etmek değil.
Geçen hafta sonu Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsünün kapatılacağı konusunda haberler alınca “işte gene başlıyorlar” demiştik. Ancak olayda Tarım Bakanlığının rolünün olmadığını öğrendik. Meğerse Manisa Belediyemiz hepsi 450 dekar olan enstitünün binaların ve tesislerin de olduğu 200 dekarını park yapmak istemiş. Bu işte bir iletişimsizlik var sanırım. Belediyenin bile bile böyle bir iş yapacağını sanmam. Koleksiyon bağı alanında çoğu sadece bu enstitüde bulunan 300 üzüm çeşidi var. Bunların yok edilmesi cinayet olur. Burası bölgesel bir gen merkezidir. Enstitü 1930’da kurulmuştur. Araştırmaya dönüşmesi 1968’dedir. Şu anda 19 araştırma çalışması sürmektedir. Enstitüde erkenci ve renkli sofralık yeni üzüm çeşitleri elde edilmeye çalışılmaktadır. Tüplü fidanlar, aşılı fidanlar, amerikan anaçları fide üreticilerine verilmektedir. Kuruluşun geçmişte yeni terbiye sistemleri, kurutma sistemleri, bandırma formülleri konusunda araştırmaları olmuş, bu yenikliklerin çevreye yayılmasında etkili olmuşlardır.
Bütün bu çalışmaları yetersiz görebilirsiniz. Sorunun çözümü böyle değildir. Sanırım belediye de yeterince bilgilenmediğ-i için böyle bir girişiminde bulunmuştur. Park yapacak başka yerler bulunabilir. Bu enstitü park yapılırsa düşmanımızın bile yapamayacağı bir şeyi kendi ellerimizle yapmış olacağız. Üreticileri, halkı ve en başta belediyeyi soruna sahip çıkmaya çağırıyoruz.
EGE ÜNİVERSİTESİ