Saturday, March 31, 2007

GDOlu ürünler Avrupa’da




Genetigi Degistirilmis ürünler Avrupa’da: Hangi maliyete ?http://www.iht.com/articles/2006/05/24/news/gmo.php
Elisabeth RosenthalInternational Herald Tribune
Albons İspanya
Enric Navarro, İspanya organik tarım derneğinin test laboratuarından gelen ve organik ürünlerinin %12 oranında genetiği değiştirilmiş mısır içerdiğini bildiren mektup ile şaşkına döndü. Bitkilerinin bioteknoloji ile değiştirildiğini duymak nükleer atık içerdiklerini öğrenmek kadar travmatik oldu.Yedi hektarlık değerli arazisinde doğru karışımda böcekleri çekmek için dört yıldır severek yüzlerce çeşit ağac, çalı, çiçek ve ot ekti ki gübre veya yabani ot öldürücü kullanmasın. Organik tarım yapamayacaksam, tarım yapmayacağım », dedi Navarro.« Bulaşmış» dediği ekinden kurtulmak için tarlasındaki mısırı yaktı. Fakat GDO’lu tohumun nasıl geldiğini bilmiyor. Kayıpları için tazminat isteyemiyor. Bunun yanı sıra polenler kaldığından eğer tarlasını ne zaman yeniden organik mısır ekimi için güvenli olarak (tabi olacaksa) kullanabileceğinden emin değil.Avrupa Birliği, GDOlu ürünlere kapıyı açtığı sırada , Navarro’nun hikayesi riskler,bilimsel belirsizlikler ve ortaya çıkacağı neredeyse kesin sorunlar ile uğraşacak halihazirdaki bulanık politikalar hakkında tedbir görevi gorebilir.Sekiz yıldır, GDOlu ürünlerin ticari ekimine izin veren AB’nin tek üye devleti Ispanya idi.Son 18 ayda Avrupa Komisyonu blok halinde 11 GDOlu tohumun ekilmesine onay verdi. 2005’te Fransa, Almanya, Portekiz ve Çek Cumhuriyeti küçük boyutlu parsellerde ticari ekime başladılar.AB politikasının dayandığı esas, genetiği değiştirilmiş ürünler ve geleneksel ürünlerin koruyucu tedbirler yürürlükte oldugu sürece - örneğin iki tip arazi arasında belirli bir mesafe bırakılırsa ve kazalar için yükümlülük şeması kabul ettirilirse - bir arada varolacağına dair siyasi kanaat.Fakat bilimsel olarak, birlikte ekilebilirliğin (coexistence) mümkün olup olmadığına ve hangi maliyetle olacağına dair güçlü fikir ayrılıkları var. Brüksel’de bir endüstri grubu olan EuropaBio’dan Simon Barber “Birlikte ekilebilirlik çiftçiler birbirleriyle konuştukları ve işbirliği yaptıkları sürece, mesela aynı ürünün GDO’lu ve geleneksel tohumlarını yanyana tarlalara yerleştirmemekte anlaşırlarsa - alanların çoğunluğu için yapılabilir” dedi. “Navarro’nunki gibi sıkıntılar çok nadir olmalı. ”Ama birçok bilim insanı – sadece yesil düşünce sicili olanlar değil- Avrupa’nın küçük, yakın aralıklı çiftliklerinin birlikte ekilebilirliğin zor eğer öyle değilse fahiş sekilde pahalı hale getireceğine inanıyor.“Uzmanlarımın hepsi birlikte ekilebilirliğin çoğunlukla tam anlamıyla işlemediğine kanaat getirdiler, mümkün değil” diyor Chantal Line Carpentier, Kuzey Amerika’daki mesele üzerine çalışmak için uluslararası uzmanlardan oluşan bağımsız bir panel toplayan bir tarım ekonomisti.Bu çalışma, Meksika tarafından 2002 yılında GDO’lu mısırların Amerika Birleşik Devletleri’nin yüzlerce kilometre güneyindeki Oaxaca’da yerli ürünlerin olduğu arazilere bulaşması üzerine talep edilmiş. Meksika, daha sağlam fakat daha tektip GDOlu varyantların düzinelerce essiz cins mısırını safdışı bırakabileceği korkusuyla GDOlu ekimlere izin vermemişti.Kuzey Amerika Çevre İşbirliği Konseyin’ce hazırlanan bu “Mısır ve Bioçeşitlilik” raporu ABD’den gelen GDOlu tahil Meksika’nin ekolojisi ve bioçeşitliliği üzerinde uzun vadeli etkileri olabilecğine ve bunların ayrıntılı biçimde etüd edilmesi ve denetlenmesi gerektiği sonucuna vardı.AB ve Kanada raporun sonuçlarına hücum ettiler. ABD Çevre Koruma Ajansından bir protesto mektubunda “CEC sekretaryasının bioteknoloji gibi anahtar bir bilimi görmezlikten gelen bir rapor ortaya koymasından derin hayalkırıklığı yaşadık” diyor. Fakat bazı çiftçiler raporun yeteri kadar ileri gitmediğine inanıyorlar.GDO’lu ve GDO’suz tarımın bir arada olabileceğini savunmak anlamsiz diyor Julian Rose, Polonyali çiftçilere GDOlu ürünlere karşı yardım eden İngiltere’den bir organik çiftçi. “Aynı odada gürültünün ve sessizliğin beraber olabileceğini söylemek gibi bir şey bu.”Bioteknoloji endüstrisine göre karışım %0.9’un altında ise birlikte ekilebilirliğin başarılmıştır. Endüstri, AB’deki gıdalar bu oranın altında ise GDOsuz olarak etiketlenebilir olduğunu ileri sürüyor. Bu fikir organik gıdayi savunanları sinirlendiriyor, fikri vejeteryen ürünlerin içine bir parça et koymaya izin vermekle karşılaştırıyorlar. Fakat endüstri analistleri bile bir kere büyük ölçekte GDO’lu tarıma başlandıgında %100 GDOsuz gıdalarin pratikte mümkün olamayacağını kabul ediyorlar. Biraradalik Avrupa’da bir problem haline geldi çünkü bazı insanlar sıfır tolerans istiyorlar ve bu açıkça elde edilemeyecek bir şey » diyor Barber.Karışımın meydana gelmesi için basitçe bir çok neden var : Fabrikalar değişik çiftliklerden ürünleri işliyorlar , biskuvi ithal edilmiş soyadan yapılmıs yağ içeriyor. Oaxaca’daki GDO’lu mısır büyük olasılıkla hayvan yemi icin yasal olarak ithal edilmiş GDOlu başak soyunun yasadışı olarak ekilen çekirdeklerindendi.Çevre grupları bu kadar yolla kirlenmenin %0.9 limitini aşacağını ve istenilmeyen yerlere de sıçrayacağını söyüyorlar.” Katalonya hükümeti genetik kirlenme yok dediği zaman anlayın ki bakmamışlardır” diyor Barselona Greenpeace’ten Anna Rosa Martinez .Geçen yıl Greenpeace 40 organik çiftliği test etti ve yaklaşık %20’si %0.7 ila %12 oranlarında bulasmış çıktı.Greenpeace Uluslararası’nın sözcüsü Suzette Jackson “ Avrupa’yı GDO’suz gıda tedarikçisi olarak tutmak istiyoruz ve çokça GDOlu ürünleri olan ülkelere baktığınızda nizami tarımi sürdürmek gerçekten zor ve muazzam pahalı hale geliyor. ” İspanya GDO ekimine 1998 yılında izin verdi. Mısırın %12’si GDOlu -50,000 ila 60,000 hektar – bunun yarısı Katalonya’da bulunuyor.Çiftçiler ne ekeceklerini seçmekte özgürler fakat GDOlu tohum şirketleri genetiğiyle oynanmis patentli tohumlarin faydalarını anlatan yemekler veriyorlar . Bazı türevler bocek öldürücü üretiyorlar diğerleri de rüzgara dirençli ya da daha az su isteyen bitki saplarına sahip.Bazı çiftçiler antlaşma yapmışken Navarro gibi diğerleri geleneksel tohumlarında gördükleri bağımsızlığı ve kaliteyi tercih ediyorlar. Meksika’daki geleneksel çiftçiler ve Avrupa’da birçokları bir sezonun ürününden gelecek sefer ekmek icin tohum ayırıyorlar. Bu daha ucuz ve eşsiz cinslerin seçimine olanak tanıyor. Bu şekilde tekrar ekim GDOlu mısır tohumu için Monsanto ve Syngenta gibi şirketlerle anlaşan çiftçiler icin yasak.2004 yılında Navarro arazisinde GDOlu mısır büyüdüğünü bilerek bulaşmasız yetiştirip yetiştiremeyeceğini görmek icin kücük bir arazi ekti. Sonuç başarılı olunca iki geniş tarlaya daha mısır ekti. « Fakat geçen sonbahar cok rüzgarlıydı » dedi, « öyleyse belki başka bir tarladan saplar getirmiştir ve bana bulaştırmıştır. Bilmiyorum ,asla bilemeyecegim. »Tarlaları komşu çiftlikten 70 ve 100 metre uzaklıkta ki bu karışımı önlemek için genellikle uygun kabul edilen bir mesafe. Fakat GDOlu tohum rüzgarla ya da kamyon lastiğinden veya herhangi bir yerden gelmiş olabilir. Navarro olayın tekrarlanmasını önlemek için soruşturma istiyor. Lakin bölgede GDOlu tohum eken çiftçilerin güvenilir bir kaydı yok ve çiftçiler dava edilme korkusuyla itiraf etmeye pek yanaşmıyorlar.Danimarka’da hükümet GDOlu tarıma hazırlanmak için bütünüyle GDO eken çiftçilerin ödeyeceği bir yükümlülük havuzu yaratıyor.AB Tarım Komisyonu Komiseri Mariann Fischer Boel AB üyesi ülkelere birlikte ekilebilirliği garantilemeye çalışmalarını söyledi fakat bunun nasıl ve hangi maliyete olacağı net değil . Çiftciler tarlaları arasında 100 metre tampon bölge bırakabilecekler mi? Özellikle GDOlu ürünler icin tasarlanmış alanlar yaratmak işe yarayacak mı? GDOlu ürünler çevreye zarar verecek mi?

Tuesday, March 27, 2007

Transgenik patates

Hükümetin dün açıkladığı, yeni bir transgenik patates türü üzerindeki denemelere izin verilmesi yönündeki kararı patates endüstrisi ve ülkenin büyük cips üreticileri tarafından şiddetli itirazla karşılandı. İngiliz Patates Kurulu[1], 1840larda İrlanda’da patates kıtlığına neden olan geç yanık hastalığına dirençli patates denemelerine karşı çıkmasını, tüketicinin Genetik Modifikasyon (GM) teknolojisine güvensizliğiyle temellendirdi.
Kurul, GM deneyleriyle ilgili kamusal kaygıların “daha önemli” olduğunu ve deneylere başlanmandan önce türler arası gen geçişleri ile ilgili endişelerin bertaraf edilmesi gerektiğini vurguladı. Hükümet, önümüzdeki sene Derbyshire ve Cambridgeshire’daki 5 acre[2] lik parsellerde BASF adlı şirkettin ürettiği transgenik patateslerin üretimine izin verdi.
Koşullar, parsellerin denemelerden sonra 5 yıl nadasa bırakılmasını şart koşmaktadır. Böylece, gözden kaçırılan yumrular bozulacak ve hasat edilen patateslerden hiçbiri besin zincirine girmemiş olacak. BPC’nin yönetim şefi Helen Priestly “ Bu teknolojiyi ileri boyutlarıyla anlamaya başladığımızda, halk hangi aşamaların uygulandığı ile ilgili rahat olacaktır” şeklinde konuştu. “Bununla birlikte, bölgede ticari ürünlerin GM materyal tarafından kontamine edilmemesini ve insanların gıda zincirine hiç GM materyal girmemesini sağlayacak katı prosedürler bulunmakta. Halk, prosedürlerin etkin bir şekilde sürdürüldüğü ve deneylerdeki süreçlerin şeffaflığı konusunda şüphede bırakılmamalıdır.”
“Tüketicilerin perakende satışla veya gıda hizmet sektörünü yoluyla edindiği patatesin hala genetik modifikasyonsuz olduğunu anlamaları son derece önemli.”
İngilterenin en büyük cips üreticisi olan McCain Foods’un yöneticilerinden Bill Bartlet “Tüketici GM gıdalara karşı duruş sergilediğinde McCain Foods karardan üzüntü duyacaktır” demiştir.
Toprak Derneği’nin politika sorumlusu Lord Melchet hükümetin, halkın ne yemek istediğini belirleme hakkını, halk sağlığını ve güvenliğini ihmal ettiğini vurguladı.
“Amerika’da bile McDonald’s, McCain, Pringles ve Burger King yıllar önce GM ye karşı çıktı. Birleşik Krallıkta herhangi bir insanın bilerek ve isteyerek GM patates cipsi alma ihtimali sıfırdır. Bu denemeler muazzam bir para ve zaman israfıdır.” diye ekledi.
Firma, bilim komitesinde GM patatesle beslenmiş farenin midesinde lezyon oluşumuna işaret eden çalışmanın çokça eleştirildiği devlet destekli bilimsel araştırmalara dayanarak, GM patatesin herhangi bir sağlık sorununa yol açma potansiyeli olduğu yönünde hiçbir bilimsel verinin olmadığını iddia etmiştir.Uzmanlar, patatese fungal saldırılara dirençli ticari türler elde etmek amacıyla, Meksika’daki yabani akrabalarından doğal direnç geninin kullanımının GM endüstrisinde büyük bir yenilik olduğunu söylemektedirler.
İngiltere’deki denemelerde kullanılan ilk jenerasyon ürünler ya doğal pestisitler içermekteydi ya da herbisitlere dirençliydi.Monsanto gibi şirketlerin temsilcileri, her zamanki gibi, ilk jenerasyon GM ürürnlerin çiftçilerin girdi maliyetini azaltmaktan öte bir kamusal faydası üzerine düşünemediler.
Hükümetin 2003 yılında yaptığı saha çalışmaları, amaçlanan herbisit kullanımının doğal hayata varolan pratiklerden çok daha fazla zarar verdiğini göstermiştir.
Bununla birlikte, temel ürünlerden birinin herhangi bir hastalığa dirençli hale getirilmesi GM teknolojisinin üzerinde durulan faydalarından biridir.
Oxford Üniversitesi Bitki Bilimleri Bölümü profesörlerinden Chris Leaver, patates eşeyli üreyen bir bitki olmadığından ve yumrular aracılığı ile çoğaltıldığından genlerin yayılması gibi bir problemle karşılaşılmayacağını iddia etmiştir.
Prof. Joe Perry “Bilim insanları GM teknolojisinin insan sağlığı veya çevre için herhangi bir zararını tespit etmesi durumunda Avrupa Birliği yasaları GM teknolojisinin yasaklanmasını gerektirir. Bu nedenle, deneyler gerçek zararın ortaya koyulmasının tek yoludur” şeklinde konuşmuştur.

3. PATATES EKİM DENEMESİ “ARKA KAPIDAN GM”
GM karşıtları, hükümeti İngiltere’deki iki deneme bölgesiyle ilgili çelişkili raporları kabul ederek genetiği değiştirilmiş ürünleri arka kapıdan sokmaya çalışmakla suçladılar.
Dün Defra BASF bitki Bilimlerinin Cambridgeshire ve Derbyshire’daki deneme bölgelerinde GM patates üretmesine izin verdi. Önümüzdeki ilkbaharda yetiştirilecek olan ürünler yabani bir patates türünden aktarılacak bir gen ile modifiye edilerek yanık hastalığına – ki bu hastalık üreticilere yılda 70 milyon £ mal olmaktadır- dirençli hale getirilecek.
BASF, bitkilerin “dikkatle kontrol edilen koşullarda” yetiştirildikten sonra yok edileceğinin altını ısrarla çizmektedir. Ancak Batı ülkelerinden aktivistler, bu denemelerin GM ürünlerin tüm ülkede yaygın şekilde yetiştirileceğinin habercisi olmasından kaygı duymaktalar.
Andrew George: Bu denemelerin, hükümetin arka kapıdan GM ürün yetiştirme planlarının ilk adımı olduğuna dair kaygıları olduğunu söyledi.
“Görünen o ki hükümet, halkın kaygılarına kayıtsız kalmak pahasına politik baskılar sonucunda bu teknolojinin kullanımına izin veriyor”.
BASF, yanık hastalığına yol açan fungal bir organizma olan phytophthora infestans a dirençli patates üretme deneyleri oldukça tartışmalı.
Firma, organizmaya direnç kazandıran özelliğin Orta Amerika And Dağlar’ındaki uzak bir vadide yetişen yabani bir patates türünden alındığını söylemektedir.
BASF’tan Chris Wilson; denemelerin yakın zamanda Birleşik Krallık’ta GM uygulanacağı anlamına gelmediğini ısrarla vurgulamaktadır.
Bu denemelerde üretilen hiçbirşey yenmeyecektir. Üretilen patatesler dikkatlice kontrol edilen koşullarda incelenerek yok edilecektir.
Bir aktivist olan Robert Vint, denemeleri “çıtanın ince ucu” olarak değerlendirmektedir. Vint:”Bu denemelerin yapılması için, hükümet üzerindeki GM teknolojisinin uygulanmasına yönelik politik baskı dışında hiçbir neden yoktur” şeklinde konuşmaktadır.
“Halihazırda, patates yanık hastalığıyla mücadele etmek üzere organik çiftçiler ve üreticiler tarafından geliştirilmiş yöntemler mevcuttur. Bu nedenle, bu kararın arkasındaki nedenler sorgulanmalıdır”.
Vint’in görüşlerini paylaşan Linkinhorn’da organik koyun ve sığır yetiştiriciliği yapan Lavinnia Halliday, bunun GM üretim yönünde atılmış ileri bir adım olduğunu vurgulamaktadır.”
Ulusal Çiftçiler Birliği Sözcüsü Ian Johnson uygulamanın, ürün yetiştiriciliğine getireceği “potansiyel faydalardan” kaygı duyduğunu belirtti.
Friends of Earth[3] batı ülkeleri sözcüsü Maurice Spurway denemelerin “kaygı verici” olduğunu söylemiştir.

Özgün metin: http://www.telegraph.co.uk/news/main.jhtml?xml=/news/2006/12/02/nchips02.xml

Çeviren : Öncü Maracı

[1] British Patato Council
[2] 20 dönüm
[3] Dünya dostları

Dondurmada Genetik Olarak Değiştirilmiş Protein


Genetik olarak değiştirilmiş, balık antifiriz proteini inflamasyona yol açma potansiyeline sahiptir ve kapsamlı analizler yapılmadan onaylanmamalıdır.

Prof. Joe Cummins, Dr Mae Wan Ho ve Dr Malcolm Hooper

Bu rapor, Unilever’in başvurusunun reddi için Bağımsız Bilim Topluluğu tarafından Gıda Standartları Enstitüsü’ne gönderilmiştir.

Unilever, kutuplarda yaşayan bir balık olan “ocean pout” (merak edenler için fotoğrafını da koyuyorum) kökenli bir protein olan buz yapılandırma-proteini daha pürüzsüz ve kremamsı bir kıvam sağlamak için dondurma üretiminde kullanabilmek için onay bekliyor.Genetik olarak değiştirilmiş protein, dondurma yapımında kullanılan bir mayada (ki kendisi Saccharomyces cerevisiae oluyor, merak edenlere mikroskop görüntüsüde var) üretiliyor. Büyük buz kristallerinin oluşumunu engelleyerek bu balığı soğuk sularda donmaktan koruyan buz yapılandırma proteini- ya da antifiriz proteini- dondurma ve diğer dondurulmuş gıdalarda aynı etkiyi gösterebilir.Unilever, onay için Gıda Standartları Enstitüsü’ne başvurdu ve önerileri halkın yorumuna açıldı. Unilever, daha önce bu gıda katkı maddesine “genel olarak güvenilir kabul edilen” statüsü albilmek için Birleşik Devletler Gıda ve Madde Yöneticiliği’ne ve Yeni Zellanda Gıda Standartları Enstitüsüne başvurmuştu. Maalesef her iki başvuru da kabul edilmişti.

Mayada kullanılan transgenik protein ISP tip 3 HPLC 12 gliko-ISP. Rekombinant proteini, peptidleri ve şeker içeren preperasyonlar Unilever tarafından test edilmiştir. Unilever, sıçanları 3 hafta boyunca bu preperasyonla ağızdan sonda ile besleyerek subkronik beslenme testi ve negatif olarak değerlendirilen bir dizi genotoksisite testi gerçekleştirmiştir.Dünya Sağlık Örgütünün önerdiği testlerin de dahil olduğu bir dizi alerji testi uygulanmıştır. Rapor, rekombinant proteinin, yenilebilir balıktakine eş değer olduğunu vurgulasa da aşağıda anlatılacağı üzere bu gibi önermeler genellikle gerçek dışıdır.

MAYA
Antifiriz glikoproteinler hakkında, özellikle de kutup balıkları kökenlileri hakında geniş zengin bir literatür mevcuttur. Birbirinden belirgin şekilde ayrılan 4 ana çeşit glikoprotein vardır.Tip 3 glikoproteinler 6500 dalton büyüklüğündedir, beta-sandwich yapısı oluştururlar ve yalnızca ocean pout ta bulunurlar.Antifiriz proteinin kendisi, bu balık için immünojenik olmasada balığın kan dolaşımındaki mikro buz kristalleri ve glikoprotin kompleksine ciddi immün yanıt gelişir ki bu durum kompleksin ocean pout için geleneksel antijen gibi davrandığını göstermektedir.
Transgenik mayadaki genetiği değiştirilmiş protein, yaklaşık olarak ocean pout antifiriz geninin sentetik ürünüdür. Proteinin mayada sentezini kolaylaştırmak için amino asit dizisi değiştirilmeksizin kod dizi değiştirilmiştir. Proteinin sentezini arttırmak amacıyla sentetik genin pek çok kopyası mayanın kromozomuna yerleştirilmiştir.

Mayada üretilen proteinin insan tüketimine sunulması kaygı vericidir çünkü, glikozilasyon ve diger değişimler aracılığıyla ortaya çıkacak sekonder modifikasyonlar nedeniyle bu proteinler insan veya hayvan immün sistemi tarafından antijen olarak algılanabilirler. Daha önceleri, mayada üretilen proteinlerin glikozilasyon mekanizmalarında “insancıllaştırma” işlemleri gerçekleştirilirdi. Ancak dondurma üretiminde kullanılan bu maya nesilin antifiriz proteininin glikozilasyonunu “insancıllaştırma” çabasına girilmemiştir.

Unilever tarafından gerçekleştirile, on millyonlarca insanın tüketimine sunulacak olan dondurmaların üretiminde kullanılacak genetiği değiştirilmiş proteinin allerjenitesini ve başka birtakım immün reaksiyonlara yol açabilirliğini inceleyen çalışmalar yeterli mi?

Transgenik proteinin ABD’de, Yeni Zellanda’da ve Avustralya’da zaten kullanılıyor olması ve herhangi bir etiketlemenin yapılmamış olması önemli bir nokta. Bu nedenle, proteinin kullanımından kaynaklanabilecek herhangi bir sorunun anlaşılmaması mümkün.

Fasulye geninin, bezelyede transgenik ekpresyonunun farelerde halsiz düşüren hatta ölümcül olabilen akciğer inflamasyonuna neden olan ciddi immünolojik reaksiyonlara yol açtığını hatırlayalım. Bu yanıt, trangenik proteinin glikozilasyon mekanizmasından kaynaklanmaktaydı. Bilimsel literatürde, bu balığın antifriz proteininin immünolojik olarak aktif olduğu belirtilmiş olmasına rağmen, Unilever inflamasyon testleri yapmamış gibi görünüyor.

Ayrıca latensi (sanırım sağlık sorununun belli bir süre gizli kalması, ortaya çıkmaması demek) sorusu akla geliyor. Bazı kronik inflamator hastalıklar aşamalı olarak, klinik şiddeti değişen ve bazen asemptomatik olan küçük başlangıç yanıtının üzerine inşa olarak ortaya çıkarlar. Ancak, bir kez tetiklendiğinde herhangi bir organı etkileyebilecek otoimmün sonuölara yol açabilen potansiyel etki zinciri olabilmektedir. Uzun süreli denemeler olmadan, immünolojik zaman bombasının tehlikesi altındayız. Genç ve erişkin hayvanlarda, inflamator sitokinler, antikorlar ve diğer ilgili molekülleri içeren kapsamlı analizler yapılarak inflamator etkiler test edilmelidir. Dondurma, hayati gelişimsel süreçlerin gerçekleştiği erken evrelerden itibaren tüketildiğinden genç hayvanlarda yapılan deneyler özellikle önemlidir.

Sonuç olarak, Unileverin iddialarının aksine, transgenik buz yapılandırma proteininin pouter fish tekinin aynısı olduğuna dair kanıt yoktur. Transgenik protein, mayanın glikozilasyon mekanizmasına sahiptir ki bu onu nadir bir antijen yapar. Alerjenite üzerine üstünkörü yapılmış çalışmalar olsa da Avrupa halklarını transgenik dondurmaya maruz bırakmadan önce, genç ve erişkin hayvanlarda uzun dönemli ve kapsamlı inflamasyon çalışmaları yapılmalıdır.

Özgün metin: http://www.i-sis.org.uk/GMPIIC.php

Çeviren: Öncü Maracı

GDOsuz Bölgeler Konferansı - Biyoçeşitlilik ve Kırsal Kalkınma


Monday, March 26, 2007

Krakow’dan Jigmom Paydaşlarına Davet


25,26 ve 27 Nisanda Krakow’da “Tarımda Biyoteknoloji: 1. Uluslararası konferans ve ticaret fuarı”adı altında uluslararası biyoteknoloji konferansı gerçekleştirilecektir. Bu konferans dünyanın önemli genetic mühendisliği savunucularını biraraya getirecek ve Polonya’daki biyoteknoloji endüstrisinin çıkarlarını gözetecektir. Uluslararası Polonya Kırsalını Koruma Koalisyonu (ICPPC) bu organizasyona karşı eylem olarak Krakow’da GDOnun kabulünün yıkıcı sonuçlarına ait bilimsel ve “gerçek-hayat” verilerine dikkat çekecek bir karşı konferans düzenlemeyi planlamaktadır. Bizler de GDOsuz geleneksel tarımın korunması ve yükseltilmesinin gerekliliğini sembolize eden bir traktör/at arabası geçidi düzenlemeye çalışacagız. Uluslararası aktivist dayanışması oldukça önemli olacaktır. Bu büyük ölçekli biyoteknoloji konferansı bizlere tüm dünyada GDOların yasaklanması çağrısı yapmamız için büyük bir fırsat yaratmaktadır. Krakow’a gelebilecek olanlar konuyla ilişkili pankartlarını, görsel açıdan güçlü mesajlarını getirerek traktör geçidine katılabilirler. Üzerine GDO karşıtı güçlü bir mesaj yazılı olan büyük bir balon uçurmayı istiyoruz – böyle bir balona nasıl ulaşacağımızı bilenler bizimle iletişime geçsinler.Eğer GDO karşıtı konferansa katılmak istiyorsanız lütfen bizimle iletişime geçin biuro@icppc.pl. Karşı konferansın olacağı en muhtemel gün 25 nisandır.Teşekkürler!Jadwiga & Julian

Tuesday, March 20, 2007

Federal Mahkeme kararını verdi:Genetiği değiştirilmiş ürünlere onay yasadışı



Federal Mahkeme kararını verdi:Genetiği değiştirilmiş ürünlere onay yasadışı

Mahkeme bunu üç kez söyledi demek ki doğru olmalı.
Prof. Joe Cummins ve Dr. Mae-Wan Ho

Gelecek GDO onaylarının önünü kesebilecek sürpriz bir gelişmede ABD’deki Federal Mahkemeler, şu anki GD ürünlerin onaylarını yasadışı kılarak, uygun Çevre Etki Değerlendirmesini yapmadığı için art arda üç davada ABD Tarım Bakanlığı (USDA) aleyhinde karar verdi. Dünyanın ilk GDOlu ürünü,Flav Savr domatesi , ticari olarak onaylanalı on iki yıl olmuştu ve yüzlerce daha genetiği değiştirilmiş çeşide kontrolden muaflık statüsü verildi. Endüstri kaynaklarına göre GD ürünlerin toplam alanı 102 milyon hektara ulaştı [1], gerçi bu rakama dünya çapında güçlü itirazlar geldi. [2] ( Global GM Crops Area Exaggerated , SiS 33)
İlk dava gd ürünlerden ilaç üretimi üzerineydi. Hawai’de bir bölge hakimi 2006 Ağustos ayında ABD Tarım Bakanlığı’nın, Hawai’de ilaç üretici gd ürün ekimine izin vererek ve ekimin onayı öncesinde çevre etkisi üzerinde ön soruşturmaları bile yapmadığı için Tehlikedeki Türler yasasını ve Ulusal Çevre Politikası yasasını ihlal ettiğine kanaat getirdi.
Davacılar Gıda Güvenliği Merkezi (Center for Food Safety), KAHEA ( Hawai Çevre İttifakı), Yeryüzü Dostları (Friends of the Earth), Kuzey Amerika Pestisit Eylem Ağı ( Pesticide Action Network) idi. Davalılar da ABD Tarım Bakanı ve Tarım Bakanlığı idarecileriydi. 2001 den 2003’e dört şirketin , ProdiGene, Monsanto, Hawaii Agriculture Research Center (HARC), ve Garst Seed genetiği değiştirilmiş mısır ve seker kamışından halen geliştirilmekte olan ve bundan dolayı onaylanmayan aşılar, hormonlar, kanserle mücadele eden maddeler ve diğer proteinler gibi deneysel farmasötik ürünler üretmesine izin verildi. Davacılar ABD Tarım Bakanlığı (USDA) / ve Hayvan ve Bitki Sağlığı Teftiş Servisi’nin (Animal and Plant Health Inspection Service) bu izinleri verirken kanunları çiğnediklerini ileri sürdüler. Çünkü bu ürünler hala geliştirilmenin deneme sürecinde olan ürünler üretiyor ve Hawai’nin ekosistemine ( özellikle tehlike ve tehdit altındaki 329 türe) etkisi bilinmiyor. Deneysel mahsüller polen yayayarak varolan gıda mahsüllerini dölleyebilir ve gıda zinciri kirletebilir. BU ürünlerle beslenen hayvanlar da bilmeden farmasötik ürünlerin taşıyıcısı olarak bu deneysel ürünlerin daha geniş şekilde yayılmasına neden olabilirler. Mahkeme APHIS’in dört izin vermesini“keyfi ve değişken” ve “kongrenin açık yetkisinin net bir ihlali” olduğu neticesine vardı[3]. İkinci karar daha da mühimdi. Genetiği değiştirilmiş sert çimen denemelerine karşı 2003 yılında Gıda Güvenliği Merkezi , Klamath-Siskiyou Wildlands Merkezi ve diğer örgütler ve bireyler tarafından Washington Federal Mahkemesi’nde dava açıldı. Şubat 2007’de mahkeme, bütün gd ürünlerin saha denemelerini etkileyecek bir karar verdi. Federal bölge hakimi Harold Kennedy ABD Tarım Bakanlığı’nın daha sıkı çevresel incelenmesi sürdürülene kadar yeni saha denemelerini durdurması hükmünü verdi. Bakanlığın herbisit toleranslı genetiği değiştirilmiş çimene verdiği geçmiş onay, polenlerin yaygın şekilde dağılmasına yol açtı ve Bakanlığın sert çimen denemeleri yasadışı ilan edildi. [4].
Üçüncü karar, Kuzey Kaliforniya’da Gıda Güvenliği Merkezi, çevre eylemcileri,tohum üreticileri ve çiftçilerce açılan bir dava üzerineydi. Federal Mahkeme (Şubat 2007) çevre etki değerlendirmesi olmadığından Monsato’nun Roundup Ready alfalfasının ticari olarak serbest bırakılmasının yasadışı olarak onaylandığı kararına vardı. [5]. Gıda Güvenliği Merkezi’ne göre karar bu sezonki satışları, Monsanto’nun genetiği değiştirilmiş alfalfasının ekimini ve diğer gd ürünlerin ticari serbestisi için gelecek teklifleri önleyebilir.
Gıda Güvenliği Merkezi sözcüsü Joseph Mendelson Science dergisinden bir muhabire, gruplarının genetiği değiştirilmiş alfalfa satışının sonlandırılamasını, hatta çiftçiler tarafından satın alınmış gd tohumların ekimine yasak talep edebileceklerini söyledi. ABD Tarım Bakanlığı yorum yapmayı reddetti.” Tahminen GD yanlısı lobi iddiaların önemini yumuşatmaya çalışıyordu ve Amerikan mahkemeleri transgenik ürünlerin daha sıkı tetkikler gerektirdiğini söylüyor” [6]
Her üç davada, ABD Tarım Bakanlığı’nın yasaya karşı geldiği ve gd ürünlerin onayında sağlık ve çevresel kaygıları görmezden geldiği tespit edildi. Yerleri belirlemedeki başarısızlık ve test edilmekte olan gd ürünlerin tam niteliği, güvenlik değerlendirmeleri için can alıcı bilgileri gizlemek için Gizli İş Bilgi tahsisinin ehemmiyetsiz kullanımı ve GD ürünlerin eleştirilmeden olduğu gibi kabul edilmesi yönündeki devamlı düzenleyici peşin hükümlerle birlikte ele alınmalıdır. Kanada, Avrupa ve İngitere’de olduğu gibi ABD’de de düzenleyici sistemin temizlik hareketinin vadesi çoktan geçmiş sıradaki GDO izinlerine küresel bir yasak sıradadır [7] ( GM Food Nightmare Unfolding and the Regulatory Sham , SiS 33).
Global Status of Commercialized Biotech/GM Crops: 2006. ISAAA Brief 35-2006: Executive Summary http://www.isaaa.org/Resources/Publications/briefs/35/executivesummary/default.html
Burcher S. Global GM crops area exaggerated. Science in Society 33 (to appear).
“Court rules federal government acted illegally in permitting field trials of genetically engineered crops in Hawaii.” Press Release Center for Food Safety, 14 August 2006. http://www.centerforfoodsafety.org/Hawaii%20biopharm%20crop%20judgement%20Aug%2010,%202006.cfm
“Federal court orders for the first time a halt to new field trials of geneticallyengineered crops”, Press Release,Center for Food Safety, 6 February 2007. http://www.centerforfoodsafety.org/GTBC_DecisionPR_2_7_07.cfm
“Federal court finds USDA erred in approving genetically engineered alfalfa without full environmental review” Press Release, Center for Food Safety, 8 February 2007. http://www.centerforfoodsafety.org/Alfalfa_DecisionPR2_14_07.cfm
“U.S. courts say transgenic crops need tighter scrutiny”, Dan Charles, News the Week, Science 2007, 315, 1069.
Ho MW. GM food nightmare unfolding and the regulatory sham. Science in Society 33 (to appear


Özgün metin:
www.i-sis.org.uk/Approval_of_GM_Crops_Illegal.php