Monday, May 21, 2007

Kansere Karşı Ekolojik Meyvalar


Kaynakça : Novethic, Marie-Paule Nougaret
Çeviren: Dilek AYMAN

İngiliz araştırmacılara göre ekolojik meyva ve sebzeler kanserden koruyor, fakat özellikle “eski” meyva-sebze çeşitleri daha iyi koruyor. Bu zenginlikleri “salvestrol” lerden geliyor : vücuttaki kanserli hücreleri (ve sadece bu hücreleri) öldüren bileşikler.

İki İngiliz araştırmacı -yüksek dozda iyileştiren- ve hassas koruyuculuk özelliği olan yeni sınıf bir bitkisel madde keşfettiler. Bu maddeyi latince “kurtaran” anlamına gelen “salvius salvestrolleri” olarak adlandırdılar.
Prof. Daniel Burke, iyileşme reaksiyonları üzerine kurulu, toksik etkisi olmayan bir terapinin / tedavinin arayışındaydı. Aslında, insan vücudunda hücreler hergün kanser geliştirme ile karşı karşıya kalıyor, ancak savunma sistemi bunları hızla eliyor.

Burke 1997’de sistematik olarak sadece kanserli hücrelerde bulunan bilinmeyen bir insan enzimi (CYP 1B1) keşfetti. Bu enzimin genetik kodu, aslında diğer hücrelerde bulunmuyordu. Pek çok laboratuar bunu doğruladı.

“CYP” kategorisindeki diğer enzimler gibi, normal dokuların içinde detoks oluşumlarını paylaşıyorlar, Burke “kanserli hücrelerdeki CYP 1B1’in, insanda kansere karşı koyan savunma sistemine ait değil miydi” sorusunu araştırdı.
Ve Burke İngiltere’de Monfort Halk Universitesi’nde Eczacılık Bölümü’nü yöneten ve hastalığa, olabildiğince daha az şiddet içeren yeni kimyasal tedaviler bulmaya çalışan Potter ile ortaklık kurdu.

Aslında, kemoterapide kullanılan toksikler tümörleri öldürüyor. Fakat bu toksikler ağrılı yan etkileri başlatarak, önce sindirim sisteminden ve kandan geçiyorlar. Bu durumda araştırmacılar için yapılacak şey, yaratılacak olan bir molekülün, vücudun diğer taraflarını zehirlemeden, kanserli hücre içinde CYP1B1’in varlığıyla toksik hale dönüşmesiydi. Potter ve Burke böylece kod adı DMU 212 olan yeni bir tedavi formule ettiler ve bunu takiben üniversite tarafından bu formülü, şu anda test eden bir ecza firmasına sattılar.

Bu araştırma, CYP 1B1’in bitkisel bileşikler üzerinde, onları hafif değiştirerek etki yaptığını ortaya koydu. Potter bununla, vejeteryan bazlı bir rejimin iyileştirici etkisinin açıklanabileceğini seziyordu. Aslında 1992’den bu yana biliniyor ki; folik asit (yeşil yapraklar) ve taze sebze ve meyvalardan üç antioksidan;
(C vit., E vit., ve pro-vitamin A) insanları kanserden koruyor. O zamandan beri anti-kanserojen etkileri olan pek çok bitkisel molekül bulundu ki bunlardan en ünlüsü şarap, üzüm ve asma yapraklarındaki resveratrol’dür. Ayrıca, 2002’den itibaren Burke ve Potter “British Journal of Cancer” ‘de yayınlanan makalelerinde; CYP 1B1’in varlığıyla, resveratrol, kemoretapide daha önce kullanılan iyi tanınan bir toksik hücre olan “piceatannol” ‘e dönüşüyordu.

Bunu yaparken, iki araştırmacı, başka bitkisel ürünlerin de CYP 1B1 in varlığında hücre öldürücü hale dönüştüğünü kaydettiler. Bu ürünleri genel olarak “salvestroller” olarak adlandırdılar. Bunlardan 50 tane olabilirdi. Şimdiye dek kendi aralarında 23 tanesini doğruladılar. Bunları, meyvalardan, çiçek ve köklerden ayrıştırdılar: çilek, portakal, mandalina, üzüm, biber, patlıcan, zeytin, fesleğen, adaçayı, kekik, biberiye, nane, enginar, hindiba ve devedikeni/meryemana dikeni.

Burke artık endüstriden çok fazla uzaklaşan araştırmaları için kamu finansı elde edememeye başlayınca, emekliliğinde, 2004 yılında, özel “Nature’s defence” (Doğanın savunması) laboratuarını kurdu.

Laboratuarın fonları, özel bağışlardan ve internet üzerindeki satışlardan sağlanıyordu. (yüksek derecede konsantre olan ve 300 kg meyvaya eşdeğer salvestrollerin satışı –üzüm, çilek ve portakal özleri-)
Etnobotanikçi Anthony Daniel, ekibinin, salvestrollerden yana en zengin olan portakalı bulmak için 510 çeşit portakalı araştırdıklarını açıklıyor. Ve buldukları sonuçlarda, genellikle meyvaların eski çeşitlerinde daha fazla salvestrol ihtivasına rastlıyorlar. Kuşkusuz, günümüz modern seçicileri daha ziyade şekerli meyvaları elde etme arayışında, oysa salvestroller acı bir tat muhteva ediyorlar.

Bu acılıktan kaçınmak için, dağıtım şirketleri, basit bir işlemle, “açma işlemi” ile, meyva sularından salvestrolleri çıkarıyorlar, zira bu aktif maddeler en fazla meyvaların kabuklarında yoğunlaşıyorlar. Bu nedenle yabani meyvalar üzerinde mayalanan fransız kırmızı şarabı, yeni dünyanın çok hızlı bir şekilde santrifüjden geçirilmiş şarabından daha fazla resveratrol içeriyor. Nihayetinde, Nature’s defence’ın değerlendirmesine göre, ekolojik tarımla elde edilmiş bitkiseller ortalama % 30 daha fazla salvestrol içermektedir.

Burke bunun kolayca anlaşılabileceğini anlatıyor. Asma, örneğin, “mildiou” gibi patojen mantarların varlığında savunma (veya phytoallexine) maddesi resveratrol üretiyor. Ancak asma mantar ilacı ile ilaçlanırsa, “mildiou” saldırısı gerçekleşmiyor ve buna bağlı olarak resveratrol sentezi de oluşamıyor. Bu durum “muscadine Vitis rotundifolia” adlı amerikan sarmaşığı üzerinde bilimsel olarak gösterildi. Bitkilerin savunmaları, insandaki kanserli hücreleri yıkmak için “yeniden programlanabilir” görünüyor.

Nature’s defence ticarileşiyor, şimdilik, üç salvestrol; bunlardan biri resveratrol. Laboratuar tarafından daha da etkili olduğu belirtilen diğer ikisinin adları açıklanmıyor. Bu üç maddenin hepsi de ekolojik tarımla daha kolay elde edilir. Fakat çok yaygın olan bir pestisid, salvestroller üzerindeki CYP 1B1 enzim faaliyetini, kültürde, kanserli hücrelerin içinde bloke ediyor.

Laboratuar bugün, başlıca İngiliz organik tarım etiketi olan Soil Association ile temas halinde; anti-kanserojen maddelerin aktif değerleri için farklı ürünlerin test edildiği, Kew Kraliyet Botanik Bahçesi’nin “geleceğin tarımı” içerikli Eden projesine katılıyor.

Ekip, araştırmalarının finanse edilmesi umuduyla sırlarını uzun süre saklayabilecek mi? Bu denli umut veren sonuçları yayınlamamak zor.
Burke bir eczacılık gazetesinde, yakında salvestrollerin bir tanımını yapacağını bildirmiş. Fakat onların bütün yapısını açıklamadan..

No comments: